GEÇMİŞE YOLCULUĞUMUZ HAYIRLI OLSUN

Dünyanın en iyi bilim insanları geliştirmişti: O bilgisayar kıyamet için tarih verdi sozcu.com.tr/2022/dunya/dun… 

Süper bilgisayarın tahminine göre, 2050 yılından itibaren dünya yaşanılamayacak bir hal alacak, nüfus neredeyse 1900’lerdeki seviyeye gerileyecek. (Haberi yabancı kaynaklardan doğrulamıştım)
Tweeter dan beni takip edenler gördü, siz de yukardaki adresten okuyabilirsiniz.

Bugün bana sanki bununla bağlantılı görünen buzul arası devre hakkında birkaç notu buraya bırakmak istiyorum.


Nerden çıktı şimdi bu interglacial yani buzul çağı arası diyen olabilir fakat aklıma gelen bir fikir sebebiyle zaten bildiğimiz küresel ısınma konusunu biraz deştim sabah sabah😳 örneğin biz 11000 yıldır böyle bir aralıktayız ve ne kadar süreceğine dair yüzlerce araştırma var. Tabi durum vahim görünüyor. Neyse herkes bu durumu biliyor ama kader kısmet deyip çocuk yapmayı çoğaltıyor( biyolojik bi zorlama olabilir!).

Benim ilgilendiğim şey ise her yıl katlanarak artan buzul erimesi ile; dünya genelinde entellektüel ilginin antik çağlara, uzaylı ırklara, Şamanlık ve animistik konulara bu denli yönelmiş olmasının bir ilgisinin olabileceği idi.

&&&&&&&&

&&&&&&&

Devamını oku “GEÇMİŞE YOLCULUĞUMUZ HAYIRLI OLSUN”

Şamanlık nedir, ne değildir? (1)

Şamanlık gündelik dünya ile Gölge dünya arasında gezginlik tir. Bir şaman bu faaliyeti sorunları çözmek, şifa getirmek için kullanır. Bu konuda Eliade başta olmak üzere çok sayıda ciddi araştırmacı emek vermiş ve iki-üçbin yıllık verileri toplamayı başarıp bize onları ve faaliyetlerini tanıtmışlardır. Her zaman belirttiğim gibi Şamanizm diye bir kavram, din ya da yönetim şekli yoktur çünkü şamanlık kişisel bir yetenek ya da hastalık, daha doğrusu acayipliktir.Bunu anlamak önemli. Şamanlık konusunda bu sayfalarda, özellikle anadolu şamanlığı ve urban şaman kategorilerinde çok sayıda açıklayıcı değerli alıntılar ve kendi deneyimlerimi ve eğitim çalışmalarımı içeren paylaşım bulunmaktadır. kısa bir örnek için tıklayınız

Bu tanımlardan anlaşılacağı üzere herkes şaman olamaz! O hal bir anomalidir. Her insanın kendine has yazılımları vardır ve yaşam içinde bunların dışına çıkmak da pek olası değildir. O halde yazılımı uygun olan ya da kaza ile şaman niteliği edinmiş olanların bizlere sunduğu aracılığı/elçiliği iyi değerlendirmeliyiz. Bu konuya ileride değinmeyi umuyorum.

Günümüzde birdenbire çoğu insan şaman olmak isteğiyle doldu, bunun sebepleri neler olabilir?

Devamını oku “Şamanlık nedir, ne değildir? (1)”

Aşkla yaz, aşkla boya, aşkla yarat, aşkla yaşa -Feryal Çeviköz yazdı

Aşkla yaz, aşkla boya, aşkla yarat, aşkla yaşa

 

Sibel Atasoy’un “Laniakea” adını verdiği romanı beşinci yayın yılını dolduruyor.

İyi bir kitap okumak isteyenler için hafıza tazelemekte yarar var.

Konfor alanlarında zorunlu olarak daha çok zaman geçirdiğimiz şu günlerde, oturduğunuz yerden bilinç ötesine yolculuk etmek iyi hissettirir. Gökbilimle ilgilenenlerin ve uzmanların bildiği bir kelime “Laniakea”, Hawaii dilinde “sınırları ölçülemeyen cennet” anlamına geliyor.

Fantastik Bilim-kurgu yazarlığı ve Urban şamanlık öğretisinin yol göstericisi olmanın yanısıra; bir felsefeci olarak tanımlayabileceğimiz Atasoy, son beş yıl içinde geliştirdiği Urban Şaman atölyeleriyle “Laniakea; Anayurt Lemurya” adını verdiği Fantastik Bilim Kurgu üçlemesinin ikinci kitabının hazırlıklarını yapmış. Ama aynı zamanda yoğun bir biçimde kendini resme de vermiş. Zaten yazının sonunda bir de sergi anonsumuz olacak.

Atasoy’un hem Şamanizm’e hem de felsefeye bakış açısı, Toltek bilgeliği, Hawaii Şamanlığı ve bilimsel açıdan da kuantumun çağrıştırdığı her şeyle uyum içinde; (ki zaten Urban Şamanlık, Huna ve Kahuna bilgeliğini içermekte olan bir prensip) taklit ve zorlama olmadan, akıştaki hayatı en keyifli biçimde yaşamak için çaba harcamak, istenç geliştirmek.

Bu tür bir bütünsel bakış söz konusu olduğunda, kadim öğretilerin kitabî çemberleri içinde sıkışıp kalmadan bağımsız bir üstdil oluşturmak daha olası değil mi?

Sanırım bunu oluştururken de, insanları mutsuz etmek için uğraşan dinler gibi asık suratlı, eleştirel ve çıkışı olmayan labirentlerde gezinmeye gerek yok.

Bu açıdan Sibel Atasoy’un pozitif enerjili anlatımları ve atölye çalışmaları da onu okuyan ve dinleyen kişiye de kendi yolculuğunda aydınlatıcı ipuçları sunuyor: Bütünsel bakış açısıyla özgürleşmek.

Roman Laniakea’nın en önemli özelliklerinden biri geleceğe yönelik yeni bir Dünya’nın penceresini aralarken, gerek anlatım dili, gerek olay dinamikleriyle geniş bir yaş yelpazesindeki okuyucuya sesleniyor olması.

Genellikle doğum ve ölüm anında yükseldiği düşünülen ve bilimsel olarak da “ruh molekülü” olarak tanımlanan DMT’nin, şamanlarda, sanatçılarda ve içsel sessizliği hakkını vererek deneyimleyen bazı insanlarda kendiliğinden yüksek olduğunu düşünebiliriz. Bu sayede algıları sıradan insanların algısından daha çok boyutlu, yorumlayış biçimleri de farklı olabiliyor. Böylece hem gerçek hayattaki hem de rüyadaki şifreleri görüp analiz etmekte daha fazla yetkinleşebiliyorlar.

Devamını oku “Aşkla yaz, aşkla boya, aşkla yarat, aşkla yaşa -Feryal Çeviköz yazdı”

DEĞİŞİMİN SEZGİDEN BAŞLAMASI

Şamanla sezgiselliği öğretmezler, bunu üstlenirler. Bunu nefes almak kadar kolay ve doğal yaparlar. Aslında bu durum ilk 3 prensibin (İke-Dünya düşündüğün şeydir, Kala-Limit yok herşey birbiriyle bağlantılıdır, Makia-enerji dikkatin gittiği yere akar) doğal sonucudur.  3 prensibin doğal sonucu insana zaten sezgiselliği yaşatır. Sadece nefes alarak sezgisellik rafine bir şekle getirilebilir.

Sezgi kelimesinin aktif ve pasif yanları:

Sezgi genellikle bir bilgi ya da bilgilendirme şeklini ima eder. İçsel hisler, görme, duyma, koku, tat yoluyla gelirler. Telepati kelimesi bir şeylerin aktif ve sözel çağrışımından kaynaklanır. Duru görü ise pasif ve görsel hissinden kaynaklanır.

Telepati ve duru görü, sezginin bir çeşit ifadesi olmuş oluyor.

Bu içsel bilgiler sezgisel olarak alınabildiği gibi verilebilen de bi şeydir. Aktif-pasif olarak ayrılırlar.

Sezginin alınması pasif bi şey iken sezgi iletilmesi aktif bi şey olmaktadır, çünkü burada bilinçli bir durum söz konusudur.

Sezgiyi bazı metaforlar kullanarak tarif edebiliriz. Çünkü ilk seviyede olan bir bilim insanı gibi (Serge hoca bunu henüz sadece fiziksel kuralları uygulayıp bunun ötesine geçmemiş anlamında kullanıyormuş) sezgiyi ufak parçalara bölerek anlama yolundan gidemeyiz
Sezginin varlığına dair kanıtlar, sorgulanamaz derecede açık ve nettir. Yeter ki siz onları görmezden gelmeyi seçmeyin. Şaman düşüncesine uygun olarak fiziksel bir temel olsun veya olmasın-fiziksel dünya, fiziksel olmayan dünya-tarafından üretilmiştir. En genel yanlış anlama ise kişinin algı gücünün limitinin, algıya dair bir limit olduğu şeklindeki düşüncedir. Yani kişinin algı gücünün limitli olduğuna dair bir yanlış anlamadır.

Sezgiye dair ilk ve en sık kullanılan ikinci metafor da ağ (web) benzetmesidir. Hawaiicede buna akaweb deniyor. Aka’nın anlamı; fiziksel evrenin temel maddesi, yansıma, ayna, gölge , öz., maddenin yapıtaşı

Bütün boyutlardaki varlık ya da madde diyebileceğimiz her şey aka’dan yapılıyor.

Madde , düşüncelerle oluşuyor ve Mana (içimizdeki her şeyi yapabilme gücü) deposu oluyor . İçimizdeki Mana, dikkatimizle bir şeye yönlendiriliyor ve aka devreye giriyor.

Devamını oku “DEĞİŞİMİN SEZGİDEN BAŞLAMASI”

İNSANLIĞIN İLK ŞİFACILARI ŞAMANLAR

Dr. Stanley Krippner ‘Şamanlar kendi kabilelerin psikoanalistleridir’ diyor.
Şamanizm ve rüyalardaki mitsel semboller denildiğinde, psikoloji profesörü ve araştırmacı Stanley Krippner akla ilk gelen akademik isimlerden biri. Psikoloji ve parapsikoloji alanında geniş kapsamlı akademik çalışmalar yapan ve uzun yıllar boyunca, dünyanın dört bir yanındaki yerli topluluklarını, özellikle de Şamanları ve şifacılık özelliklerini inceleyen Krippner ile Şamanların sırrını konuştuk. (Mine Akverdi röportajı)

– Şamanizm ile ilgilenmeye nasıl başladınız?
Küçükken çok hastalıklı bir çocuktum. ‘Bu çocuk fazla yaşamaz’ diyenler bile vardı. Doktorlardan çare bulamayan ailem de o zaman kimsenin ciddiye almadığı alternatif tedavilere gizlice başvurdu. Ve işe yaradı. Alternatif tedavilere ilgim böyle başladı. Büyüdüğüm yer Wisconsin, eskiden Kızılderililer’in yaşadığı bir bölgeydi, çevremde tanıdığım Kızılderililer de vardı. Bu yüzden onlar hakkındaki her şeyi merak ediyor, okuyordum; özellikle de iyileştirme gücü olan Şamanlara odaklandım. Sonunda 1970′lerde de gerçek bir Şamanla tanıştım. Seneca Kabilesi’nden büyükanne Twyla Nitch 98 yaşındaydı, bitkilerden ilaçlar yapma konusunda çok bilgiliydi ve üzerimde büyük bir etki yarattı. Böylece insanlığın ilk şifacıları olan Şamanlar üzerine araştırmalarıma başladım, 6 farklı kıtada, birçok farklı ülkede, farklı kültürlerden kabileleri ziyaret ettim; Şamanlarla tanışıp onları inceledim.

– Şamanların özellikleri nedir?
Şaman bu insanlara verilen antropolojik isim. Ama elbette her yerde farklı adlarla anılıyorlar. Ortak noktalarıysa bu kişilerin hepsinin toplumları etkileyen belli özelliklere sahip olmaları ve bu sebeple halk tarafından bu pozisyona seçilmiş kişiler olmaları. Zira Şamanlar insanları bilgilendiren, onlara yol gösteren, hastaları iyileştiren, rüyaları yorumlayan ve gelecek hakkında bilgi veren kişilerdir.

 İnsanüstü güçleri var mı Şamanların?
Süper güçleri yok ama yaşadıkları toplumlarda insanlar onların süper güçleri olduğuna inanır. Çünkü Şamanlar çoğu insanın sahip olmadığı yeteneklere sahiptirler. Çok akıllıdırlar, iyi gözlemcidirler, yaratıcıdırlar ve görevlerini etkili şekilde yapmak için drama, sihirbazlık ve psikolojiyi de fazlasıyla kullanırlar. Şamanlar kendi kabilelerinin psikoanalistleridir. Ve aslen kişilerin veya topluluğun güçlerini harekete geçirmek için çalışırlar. En etkili oldukları alansa şüphesiz iyileştirme gücü.

İYİLEŞTİRİCİ GÜÇ HEPİMİZİN İÇİNDE
– İnanılmaz iyileştirme olaylarına şahit oldunuz mu?
Brezilya’da çok dramatik bir olaya şahit oldum. Bir Şaman, hastayı iyileştirmek için hiç anestezi kullanmadan cerrahi müdahale gerçekleştirdi; hastanın karnını yarıp hastalıklı dokuyu oradan çıkardı! Ve insanlar bu müdahalelerde hiçbir şey hissetmediklerini iddia ediyorlardı. Pek çok Şaman bunu yapıyor; zira hipnoz gibi yöntemlerle bu mümkün. Ancak yaptığımız araştırmalar daha ilginç bir şey söylüyor: Şamanların söküp çıkardığı dokuları inceledik ve 10 örnekten dokuzunda çıkarılan dokunun sağlıklı olduğunu gördük. Buna rağmen hastalar iyileşmişti. Bu şunu gösteriyor: Şamanın fiziksel müdahalesi değil aslında özel ilgisi ve hastanın ona olan inancı iyileşmede etkili oluyor. Zaten pek çok Şaman da bunu söylüyor: ‘Ben iyileştirmedim, sadece aradaki engelleri kaldırdım ve onun kendi kendisini iyileştirmesini sağladım’ diyorlar. Yani iyileştirme gücü aslında hepimizin içinde saklı. Şamanın rolü ise, bu gücümüzü harekete geçirmemizi sağlamak. Bunun örneklerini modern tıpta da görebilirsiniz. Zira sadece doktora görünmek ve onunla konuşmakla bile iyileşme başlar!

İslami şifacılar da aslında Şaman 

Devamını oku “İNSANLIĞIN İLK ŞİFACILARI ŞAMANLAR”