Castaneda: Efsane, İnsan, ve Şükran / Victor Sanchez – Röportaj (5. ve Son Bölüm)

Jordan Gruber’in 17 Eylül 1998 tarihinde Hilton Oteli lobisinde Victor Sanchez ile yaptığı röportaj.  (Beşinci ve son Kısım)

Enerji, Bağlantı & Özgürlük

Sanchez : Bu bilgelikteki diğer büyük fark ise, özgürlüğü tek başına elde edemediğindir. Bazen kendimizi özgürleştirmeyi, kişisel gelişmemizi artırmayı, düşündüğümüz bir noktaya geliriz, bu tür gelişmeler insani boyutta hissediliyor. Psikoloji bile, bireye ve zekaya fazlasıyla odaklanmıştır. Dağlarda olan ise tam tersidir. Her şey tüm Güçlerin katıldığı bir süreçtir.
Sana her ne oluyorsa onlarla bağlantılıdır, diğer insanlarla bir bağlantısı vardır. Onlar birbirlerini selamlarken, “Sen benim diğer yarımsın.” derler. Kısaca, sana olan her şey ve paylaştığın deneyimler benim sürecimin bir parçasıdır. Sen kendini geliştirmeye çalışabilirsin ve aslında bunu yaparsın da, fakat çok az kişi tüm evrenin yaptıklarına katıldığı bir seviyeye ulaşır.
Bu senin işini yapmaya benzer. Sen işini para için, veya topluma hizmet için yaparsın, ki bu daha iyidir. Fakat sen işini yapabilirsin, ve güçleri ona katılabilirsin, çünkü sen güneşe bir şey sundun. Veya, belki de yalnızca babana yadım ediyorsun, güneşe, her türlü karanlıktan geçerken ona biraz ışık katıyorsun. Böylece yaptıkların tüm bu inanılmaz olgularla bağlantılıdır. Buna benzer bir deneyim tamamen farklıdır. Bu çeşit bir deneyimde sen soyutlanmış değilsin ve yaptıkların yalnızca kendinden olmuyor. Her şey önemlidir, her şey birbiri ile bağlantılıdır, ve sen bu şekilde yaşıyorsun.

JG : Yani, güneş bilinçli mi? Güneş farkında mı, bizim olduğumuzdan daha fazla mı farkında?

Sanchez : (Gülüyor) Bu cevaplanması zor bir soru. Daha farkında olduğunu söyleyemem. O, Güneşin farkında olması gerektiği şekilde farkında. Ama kesinlikle canlı.

JG : Ve rüzgar da, rüzgarın farkında olması gerektiği şekilde mi farkında?

Sanchez : Biliyor musun … Yerli birinin bir kez beni çağırdığını hatırlıyorum. “Bulutların canlı olduğunu, havanın canlı olduğunu düşündüğümden benim deli olduğumu sandığını biliyorum. Ama eğer bize hayat veriyorlarsa nasıl canlı olmayabilirler? Canlı olmadan nasıl hayat verebiliyorlar?” O, su, doğa için konuşuyordu.

JG : Bununla ilgili bir sorunum yok. Castaneda, kişinin yaşamındaki enerji kalitesi, hamile kalınan anda ebeveynlerinin aşk durumuna kısmen bağlıdır, dediğini hatırla. Tüp bebek olarak doğan çocuklarda durum ne olur? Çünkü aslında gebe kalma anı test tüplerinde başlıyor. Tutkulu bir aşk esnasında başlayan bir hamileliğe karşın tüp bebek olarak doğan birinin enerji seviyesi ne olur?

Sanchez : Bir bilgim yok. Uzun vadedeki sonuçlara göre tanıklık edebileceğiz hatta ölçümleyebileceğiz. Bu yolla doğan kuşaktakiler ve belki de bu deneyim bize cevabını verecek, fakat şu anda bir fikrim yok.

JG : Özgürlüğü isteğine ve enerjiyi tasarruflu kullanmak için son sözleriniz?

Sanchez : Enerjiyi tasarruflu kullanmak için iki şey var. Enerji tasarrufu için yapabileceğin en iyi şey kendini önemsemeden uzaklaşmak için yollar bulmaktır. Mütevazi olmayı öğrenmene ihtiyaç var. Mütevazi olmanın anlamı kendi boktan durumunun vizyonunu kaybetmemektir. Bir yazar veya herhangi bir şey olabilirsin, yaptığın her neyse onda kaybolabilirsin, kendini önemsediğinde, o zaman izini kaybedersin, ve aradığın her neyse onu da kaybedersin.
Geçekten devam edebilmek için tek yol, kendi boktan durumunun görüşünü korumaktır, çünkü ancak o zaman hepimizin karşısında durabilir ve karşında duran insanın aynısı olduğunun fakına varabilirsin. Ondan büyük değilsin, büyük birini oynamaya çalışmak yerine kendi boktan durumunu hatırlayabilir ve bunun için rahat olursun, bu tür farkındalıkta çokça enerji vardır.
Gerçeği söylemek gerekirse aynı zamanda çok enerji tasarrufu da yaparsın. Yalancı olmak daha çok enerji harcamana sebep olur.

JG : Gerçeği söyle, alçak gönüllü ol, ölümü danışman olarak kullan …

Sanchez : Evet. Toltek savaşçısının ilk ve nihai hedefi özgürlüktür, ve bu nedenle de Toltek savaşçısı bir disiplin değildir, bu nedenle Toltek savaşçısı bir usta değildir, çünkü o özgürlüğe aşıktır.
Özgürlük, özel bir anda, çok özel bir şey olmalıdır. Soyut bir yolla özgürlüğü arar ve, bunun ne olduğu hakkında en küçük bir bilgin olmadan,“Ben toptan özgürlük istiyorum” dersen, o zaman hiçbir yere varamazsın. Ama biraz ağlayana kadar, eğer görebilir ve iletişim kurmakta altından kalkamadığın bir problemin olduğunun farkına varırsan, ve bu hayatını zorlaştırıyorsa, ve insani yolla biri ile iletişim sağlayabileceğini gerçekten istediğini hissedersen, bu o andaki senin özgürlüğündür.
Özel bir anda yaşam için ihtiyacın olan bir şeyi yapma özgürlüğünün olması. Senin görevin bu olacak. Herhangi bir sınırlama olabilir, bu yalnızca bir örnektir, senin başarman gereken hayatını zorlaştıran herhangi bir şeydir: aradığın özgürlük budur. Oraya vardığında, özgürlük başka bir şey olacak. Özgürlüğün yeni yüzüne bakacaksın, ve onu kucaklayacaksın, yürüdüğümüz, nasıl hareket ettiğimiz tarz işte budur. Özgürlüğün peşinden koşmak, ve özgürlük her zaman gözlerimizin önünde şekil değiştirmektedir.

JG : Hayatı ilginç yapmaktadır.

Sanchez : Evet. Yalnızca soyut özgürlük anlatımının yerine, bu çalışabileceğin bir şeydir, bu dünyada yaşarken özgürlüğü aramak için nereye gideceksin? Neden? Bu dünya ile sorunun ne?

JG : Oldukça iyi.

Sanchez : Evet, burada yapılacak çok şey var. Sorun insanların özgürlük, bilgelik, ve benzer şeyler konusunda, hakkında hiçbir şey bilmeden peşinden koştukları bu tür soyut düşüncelere bağlandıklarında, hiçbir yere varamadıklarıdır. Herhangi bir şey yapmadan yalnızca üstünde düşünemeye saplanıp kalıyorlar. Demek ki, gelin dünyaya geri dönelim ve yaşamla olduğu gibi yüzleşelim.

JG : Verdiğiniz bilgiler ve ayırdığınız zaman için çok teşekkür ederim.

Sanchez : Rica ederim.

Çeviri : Aki

Castaneda: Efsane, İnsan, ve Şükran / Victor Sanchez – Röportaj (4. Bölüm)

Jordan Gruber’in 17 Eylül 1998 tarihinde Hilton Oteli lobisinde Victor Sanchez ile yaptığı röportaj.  (Dördüncü Kısım)

Kendi Uygulamalarımızı Yaratmak

Sanchez : Bu soru bizi çok önemli bir noktaya getirdi: tekrar doğal insanlar olmamız gerekli mi? Toltek’lerin yolunu izlememiz gerekiyor mu? Toltek’lerin yolu özgürlük araştırmaları yapmanın tek yolu mudur? İnsanlar bana sıklıkla bunu sorarlar.
“Tabi ki değil. Özgürlük ve bilgelik herkesin bulunduğu yerde mevcuttur. Eğer gerçekten kendini yolunu bulmaya adarsan, elinde ne varsa onu kullanacaksın.”
Bizim hakkımızda konuşalım. Yerli insanlardan bazı uygulamaları aldık ve öğrendik. Bu yeterli midir? Toltek yerli uygulamalarını bu şekilde mi takip edeceğiz? Cevap “hayır” dır. Bu geleneğin yalnızca yarısıdır. Gelenek bir inanç bütünü değildir, o bir uygulama bütünüdür.
Diğer kişilerden bazı uygulamaları borç alabiliriz, çünkü modern toplumlardaki bizler geleneklerimizi kaybetmiş durumdayız, Büyük Ruh ve diğer Güçler, etrafımızdaki diğer enerji alanları, ile bağlantıyı sağlayan kullanışlı uygulamaları kaybettik. Her şeyden, diğer insanlardan, akrabalarımızdan, soyutlandık ve ayrıldık. Otuz yıl bir insanla birlikte yatabilir ancak halen ondan ayrı olabiliriz.
Bu nedenle geleneklerimiz yok. Gelenek, insanların büyük Ruh’la kaybolan birliğin tekrar geri kazanılması için yapılan uygulamalardır, gerçekten her şeyle birleşmiş olan, rahimdeyken bildiğimiz o şeye geri dönmemiz için. Toltek savaşçısı bu çeşit bir durumda yaşar, bütün evrenlerle yakın ve samimi bir bağlantıdır bu.
Bu nedenle Toltek savaşçıları diğer insanlara zarar vermez, çünkü biliyorlar ki, herhangi bir şeye veya insana vereceğin zarar kendine zarar vermektir, ve başkalarını şifalandırmadan kendine şifa vermen olanaksızdır. Başkalarına yardım etmeden kendine yardım etmen olanaksızdır.
Büyük ruha katılma deneyimi için giriştiğimiz bu uygulamalar, başlangıç için yeterlidir, ancak bu gelenek asıl geleneğin yarısıdır. Bizim kendi bölümümüzü eklememiz, kendi yolumuzu yaratmamız gerekir. Toltek’lerin yaptıklarının bir bölümünü kullanabiliriz. Onlardan bir şeyler öğrenebiliriz. Fakat bununla ilgili inanılmaz olan şey geleneğin bir kişi tarafından öğretilmediğidir, Güçlerin kendileri tarafından öğretilir.
Bir ustanın, yerli topluluğundaki birinin çocuğunu eğiteceğini, veya bir acemiye geleneği öğreteceğini umarak yıllarımı harcadım. Bunu görmeyi umarak yıllarımı harcadım, çünkü hac ve ritüellerinde yaptıkları o kadar karmaşıktı ki, “Bunu nasıl öğrenebilirim? Bu çok fazla.” diye meraklandım. Burada bir çeşit öğretmenin bulunması gerektiğini sanıyordum.
Yıllar sonra buna benzer bir şeyin olmadığını keşfettim. Kendin öğreniyorsun, kendini eğitiyorsun. Böylece eğer yerli kişilerden öğrendiğin bir yöntemle bir Güce yaklaşma girişiminde bulunursan, eğer ateşe yaklaşır ve bir kurban adarsan, ve sonra da kurbanını sunarsan, o zaman Güç bir sonraki adıma geçecek. Kendi yaşamın ve kendi insanların için geliştireceğin ve bulacağın gelenek Gücün kendisi tarafından sana öğretilecek.

JG : Nerede yaşadığına ve yaşamının ne şekilde olduğuna uygun olması gerekir.

Sanchez : Kesinlikle. Bize yol gösteren enerji alanlarına katılmak için kendi yolumuzu yaratmaya ihtiyacımız var, Ateş Dedenin yaptığı gibi mesela. Buna pek alışık olmayan kişiler için bunun çok saçma gözüktüğünü biliyorum, ama bu çeşit şeyleri deneyimleyen kişiler için bu çok belirli ve somut bir şeydir.
Bu nedenle beni yerli insanlar gibi giyindiğimi görmüyorsunuz. Ben yerli biri gibi olmaya çalışmıyorum. Evet, ben hayatımı yaşıyorum, ve geliştirdiğimiz gelenek, yerli insanların kendi dünyalarında ruhlarla bağlantı sağladığı, benzer deneyimleri olan yollar bulmaya ve geliştirmeye izin veriyor.

JG : İnternet gibi yeni teknolojiler hakkında ne diyorsunuz? İnternet kanalı ile bilgilerinizi yaymak için yollar düşündünüz mü?

Sanchez : Kesinlikle, bir web sitemiz var ve İnternet bizim için oldukça faydalı. İnternet çok güçlü olan bir şey, iletişimi, insanların birbiri ile bağlantı kurmasını sağlar. Ve insanlar birbirleri ile bağlantıda bulunabilirler ve birlikte güzel şeyler yaparlar, veya birlikte olurlar ve aptalca şeyler yaparlar. Güçlü bir vasıtadır. Bizim yaptıklarımızı insanlara duyurma şansı veriyor, ve Rusya, Şili, Finlandiya ve Güney Amerika dahil birçok farklı ülkede önerilerimize göre uygulama çalışmaları yapan insanlar var.

Etkiler

JG : Yaptıklarınızın bir çoğu orijinal çalışmalar gibi gözüküyor. Konuştuğun veya yazdığında, Castaneda’ya ek olarak birçok başka spiritüel öğretmenler ve gelenekler de akla geliyor, Budizm’deki her şeyden (tüm duygulu varlıkları koruma) ve Gurdjief’ten ( herkes nasıl her zaman uyuyor ve çok az seçim şansımız var), SETH’e, New Age varoluş kanallığı (gücün zamanı şimdi, ve sen kendi gerçekliğini yaratıyorsun, bazı durumlarda birleşim noktasını kaydırmaya benzer bir durumdur), William James’e, büyük Amerikalı psikolog, bizim dışımızda nasıl inanılmaz miktarda “şey” bulunduğunu anlatan kişi (beynimiz ufacık – çok küçük bir bant genişliğini filtrelemek için tasarlanmış, böylece biz sıradan dünyada yaşayabiliyoruz). Bu yüzden, görülüyor ki yaptıklarında tüm bunlardan kırıntılar ve parçalar ve daha fazlası bulunuyor, fakat bunlardan herhangi birine inandığın veya bahsettiğin görülmüyor. Bunlar üzerinde çalıştın mı, yoksa onlara aşına mısın, veya bunlar o kadar da önemli değil mi?

Sanchez : Bu soruyu beğendim çünkü yaptıklarımız kitaplardan gelmiyor, seminerlerden gelmiyor, doğu filozoflarının veya buna benzer bir şeylerin incelemesinden gelmiyor. Yaptıklarımız dağlardan geliyor. Farklı bir niteliği olma nedeni budur.
Geçen günkü konuşmamda insanlar Çinli görüşler ve herhangi bir şey arasındaki bağlantı hakkında öyle bilgili sorular sordular ki, “özür dilerim, ben cahilim, bunu yapacak kadar iyi değilim.” dedim.
Bu deneyimi paylaştım ve size anlatamayacağım kadar inanılmaz sonuçlara ulaştım. Sizi paylaşmaya davet ediyorum, ve eğer bundan sonra açıklamalar yapmak istiyorsanız, yapın. Fakat bize olan, harekete, işler yapmaya o kadar çok bulaşmış olmamızdır …
Bizim yaptıklarımızda farklı bir şey var. Eğer biri bana, dağlardan gelen bizim yolumuzdaki büyük farklılığın ne olduğunu sorarsa, diğerlerine verilen önemin zihinde olduğudur. Batı kültürü, modern kültür, neredeyse 5000 yıldır mantıklı akıla odaklanmış, Aristo ve Descartes’ten sonra, en önemli şeymiş gibi, mantıklı aklı insan deneyiminin en tepesine yerleştirdik.
Eğer mantıklı akıl ile yaşamak istiyorsak, yönetmesine izin verin, sonra diğer tarafın, sessiz bilgi, orada olmayacak. Böylece mantıklı akıl bilgisi bizi dengesi olmayan bir alana götürür. Eğer yalnızca düşünerek ve düşünerek yaşamını yönetmeye cabalarsan, sonunda kendini psikanalistin koltuğunda bulacak, ve yıllarca yaşamınla ilgili konuşmalar ve düşünceler olacak ama hiçbir şekilde değişmeyeceksin.
Bunun tersi, bizim yaptığımız eylemdir. Biz bedenimizle bir şeyler yapıyoruz. Biz var olduğunu bile bilmediğimiz kendi parçalarımızla bir şeyler yapıyoruz. Mantıklı akıl tüm sürecin yalnızca küçük bir parçasıdır. Meditasyona giden insanlar dahi, spiritüel felsefeye dalıyorlar, buna her şeyi yöneten akıl neden olur.
Carlos Castaneda’nın son eserlerinde sevmediğimiz şeylerden biri de budur. Soyut hale geliyorlar, çok entelektüel, çok karmaşık ve her şey hakkında sofistike açıklamalar … ama kitabın sayfalarını kapattığında ne oluyor? Sesini kestiğinde ne oluyor? Onu bunu açıklamadığında ne oluyor? Senin neyin var? Orada ne kalır? Laflarla inanılmaz kaleler inşa edebiliriz, fakat sessizlik geldiğinde ne oluyor? Hangi deneyim kalır?
Bu nedenle yirmi yıldan beri geliştirdiğimiz programlar, insanların bir şeyler yaptıkları programlardır, ve insan yaşamını değiştiren ve geliştiren gerçek deneyim sessizlikte meydana gelir.
Ben aslında insanların fiilen konuşmadığı gerçeğinden bahsetmiyorum, demek istediğim burada sessiz bilgi denen bir deneyimin olduğu gerçeğidir, ve gerçekte yaşamının ihtiyacı olan şifalandıran bir şeyi kavradığında, bu sessizlikten gelir.
Bunun için açıklamalara ihtiyacın yok. Bu kişilerden kaçı, bu büyük ustaların kaçı, kelimeler kullanmadan, açıklamalar olmadan bazı şeyleri yapmaya yetenekleri var? Bu dağlardaki insanların işidir. Onlar şeyleri açıklamazlar. Yalnızca yaparlar. Böylece, bu benim için çok özel nitelikte, ve öğrenmenin en çabuk ve temiz yoludur.

Çeviri : Aki

Devam edecek …
Sonraki Bölüm : Enerji, Bağlantı & Özgürlük

Castaneda: Efsane, İnsan, ve Şükran / Victor Sanchez – Röportaj (3. Bölüm)

Jordan Gruber’in 17 Eylül 1998 tarihinde Hilton Oteli lobisinde Victor Sanchez ile yaptığı röportaj.  (Üçüncü Kısım)

Castaneda: Efsane, İnsan & Şükran
Büyük Güçler Her Yerdedir

JG : Doğa temelli olan Toltek’lerin öğreti ve anlayışlarını alıp buradaki, otel odalarında, Birleşik Devletlerdeki insanlara getirebilir misin? Gerçekten kentli insanlar Tolteklerin yaptıklarını anlayabilir mi? veya şehirlilerin kendi çeşitleri mi olmalı …

Sanchez : Bunu yapabileceğimizden yalnızca emin değilim, daha da ileri gidiyorum. Yapmak zorunda olduğumuza da eminim.
Biz şehirlerde yaşıyoruz, TV’lerde gördüğümüz sorunlara o kadar kapılmış durumdayız, ve TV bize her zaman yaşamın nasıl olduğunu söylüyor, neler hakkında endişelenmeliyiz, ve ne tür şeyleri aramalıyız. Biz büyük binalarımızda otururken TV hayatın nasıl bir şey olduğu söylemektedir. Ancak doğa bundan daha büyüktür. Hükmü her zaman doğa verir.
Evrendeki her şeyin enerji alanları olduğu söylendi, fakat bizim yaşadığımız diyarda en büyükleri ve hüküm sürmekte olan beş tane enerji alanı var. Bunlar, güneş, hava, rüzgar, su, ve ateştir. Her ne kadar onlar hükmediyorlarsa da, biz onları görmezden gelmeye çalışıyoruz. Bu insanlığın tüm tarihi boyunca yapmaya çalıştığı bir şeydir. Onları görmezden geliyor, ve dünyanın yöneticileri gibi davranıyoruz. Evreni yönetiyor, doğayı fethediyor gibi davranıyoruz, fakat evreni gerçekten yönetmeye ne kadar yakınız? Eninde sonunda ne olacağına karar veren doğadır, evrendir, güneştir, dünyadır.
Yaratılışın kralı, insan varlıklarının yönetici olduğuna dair tüm iddia ve tavırlarımız, sonuçta hiçbir şey olacak. Birey seviyesinde olan aynı şey insan toplumu seviyesinde de olacak. Coca Cola gibi büyük bir şirketin Genel Müdürü olabilirsin, veya Michael Jackson veya Michael Jordan ya da istediğin herhangi biri de olabilirsin. Bunlardan herhangi biri olabilirsin, ama sıradan insanlar gibi ölmeyecek misin?
Farklılığın ne olacak? Paran beş dakika daha hayat verebilecek mi sana? O halde farkın ne olacak? Şunu söylemek istiyorum, ölüm çevremizde yokmuş gibi davranıyoruz, hatta ilerisinde daha başka bir şey olacakmış gibi düşünmek istiyoruz, ve “Tamam, sonuçta biz ölmeyeceğiz.” diyoruz. Fakat öleceğiz.

JG : Ego kesinlikle ölür.

Sanchez : Ve bu nedenle, çünkü ölüm her zaman çevremizde olduğundan, biz onu danışman olarak kullanıyoruz: “Sen o kadar büyük değilsin dostum. Sen yalnızca ölecek olan bir varlıksın ve en iyisi şimdi hayattan zevk al, en iyisi sorumluluklarını yüklen şimdi, ve % 100 yaşa, çünkü bu sonsuzluktaki tek şansındır.” diye sesleniyor bize.
Doğa ile bağlantı şehirde yaşayan insanlar için büyük önemi var çünkü şehirler doğadan yalıtılmamıştır. Bir arkadaşım Meksico City’deki seminere benimle birlikte giden bazı kişilerle konuşmuş. Seminerden sonra katılımcıların ebeveynlerinin onları yeteri kadar sevmediklerinden şikayet ettikleri konusundaki konuşmalarından şaşırmış. İnsanlar yaşam hakkındaki deneyimlerini paylaşıyordu ve birkaçı ailelerinin onları yeteri kadar sevmediğinden yıllarca acı çektiklerini söylediler.
Ve onlara demiş ki, “Ne söylediğinizi anlamıyorum. Ailenizin sizi yeteri kadar sevmemiş olduğu için çok üzgünsünüz. Ne diyebilirim ki? Ben babamı tanımıyorum. Doğduğumda babam ortada yoktu, ve ben bu şekilde yaşadım. Ama hiç de üzülmedim, babam benimle beraberdir, bunu görebiliyor musunuz? O güneştir. Nereye gidersem gideyim güneş benimle beraberdir.”
Güneşin olmadığı nereye gidebilirsin? Eğer bir şehirde isen, her taraf asfalt kaplıdır, fakat bunun altında, asfaltın altında ne var? O bizim annemiz dünyadır. Her zaman oradadır.
Ve şöyle dedi arkadaşıma, “Dağlardaki, veya çöllerdeki ateş dedeye eşlik edecek ateşler yakabilir misin? Öyle ise ne yapıyorsun? Şehirde kendini yalnız hissetmiyor musun?”
“Hayır, ocakların yok mu? Orada ateş yok mu? Ampullerin yok mu? Bu ışığın ne olduğu zannediyorsun? Bir makinenin içindeki güç ve ışık nedir? Araban var mı? Motor hareket etmek için ne yapar? O ateş dedenin gücüdür.” dedi.
Büyük güçler her yerdedir. Eğer onları görmek istersek yalnız olmayacağız. Bu nedenle şehre gelebilir, kendimi onlarla yakın bağlantıda ve mükemmel rahat hissedebilirim. Şehirde veya dağda yaşıyor olmanın hiçbir önemi yok. Sorun dikkat edip etmediğindir.
Dünyanın büyük güçleri ile olan bağlantının deneyimi garip gelebilir. Fakat yavaş yavaş ateşle konuşmaya başlarsan (başta ateşten gerçek kelimeler duyduğundan emin olmayacaksın) ama yavaş yavaş bazı kelimeleri duyacaksın, ve eğer bu arkadaşlığı devam ettirirsen hayatını değiştirecek bütün kelimeleri duyacaksın. Bu iş böyle olur. Burada, şehirde bulunduğun yerden başlayabilirsin. Biz bu şekilde yaptık.

JG : Kendi kabile köklerine dönüş yapıp dünya temelli spiritüalizmi deneyimleyen, yönetenleri “çağıran”, ve ateşi, suyu, ve diğerlerini kullanan insanlar, Neo-Paganlar hakkında bir şey duydun mu? Sanırım onları beğenirsin; bilmenin mümkün olmadığı iyi şeyler oluyor.

Sanchez : Farklı ülkelerdeki, özellikle İngiltere’de, bu tür kişilerle bağlantıların var. İngiltere Avrupa’daki özel bir yerdir ve burası insanlar için toprakta kökleri olan geleneklerle bağlantı kurmak daha kolaydır. Eski geleneklerde toprakla, doğa ile bağlantı, çok olağan bir durumdu. Bu nedenle bağlantıyı sağlamak onlar için zor değildi.

Çeviri : Aki

Devam edecek …
Sonraki Bölüm : Kendi Uygulamalarımızı Yaratmak

Castaneda: Efsane, İnsan, ve Şükran / Victor Sanchez – Röportaj (2. Bölüm)

Jordan Gruber’in 17 Eylül 1998 tarihinde Hilton Oteli lobisinde Victor Sanchez ile yaptığı röportaj.  (İkinci Kısım)

Castaneda: Efsane, İnsan & Şükran

Seminer problemi

JG : Bazısı bir hafta süreli olan çeşitli türden kişisel gelişim seminerlerine katıldım. Gerçekten de seminer bitimlerinde kendimi gelişmiş hissettim, ancak eve döndüğümde, ve biraz önce birlikte olduğum kişilerle değil de, kendi kendime veya devamlı birlikte olduğum kişilerle baş başa kaldığımda, evet!, o anda öğrendiklerimi unutmaya başladım, ve eski alışkanlıklarıma, yaşam tarzına yani eski şeklime döndüm. Kişiler ne yapabilir, veya siz kişilere ne yapmalarını öğretebilirsiniz ki katılımcılar seminerlerinizdeki yöntemleri unutmasın?
Aynı şekilde, sizin kitabınızdaki veya herhangi bir kitaptaki yöntemleri okuduğumda, onları kendi başıma uygulamaya meyilli değilim. Bu bir grupla başlamaktan farklı bir şey. Ben bir grupla birlikte olduğumda, gerçekten de gelişmeyi gözlemliyorum, fakat tek başıma olduğumda, bu oldukça zor görünüyor.

Sanchez : Biraz da grup deneyimi üzerine konuşalım. Benim yöntemim çok kullanışlıdır. Paylaşmak istediğimiz yalnızca eylemle, deneyimin kendisi ile, anlaşılabilen veya algılanan şeylerdir. Temel olarak, kişilerle teorilerimiz ve dünyanın açıklamaları ile ilgili konuşup zaman harcamıyoruz. Onları, kendilerinin bir diğer yanını, bizim “diğer kendin” olarak adlandırdığımızla karşılaşacakları deneyime yönlendiriyoruz.
Bu çok değerli bir deneyimdir çünkü, bir toplum ve bir birey olarak bizim ana sorunlarımızdan biri yaşamlarımızı farkındalığımızın yalnızca yarısı olan tonal’in, rasyonel aklın, farkındalığı ile yaşamaya çalışmaktır. Tek başına bu bölümü kullanarak yaşamlarımızı hükmetmeye ve yönetmeye çalışıyoruz. Bu her zaman dengesiz olmak gibidir: hayat her zaman farklı bir şekilde meydan okurken, biz hep rasyonel aklımızla bir şeyler umar, ve kendimizi devamlı olarak sonuçların bizim rasyonel aklımızın beklentisinden çok farklı olduğu bir yerde bularak bununla dengeli bir şekilde başa çıkmayı başaramayız.
Burada, diğer ben denen, kendimizin kullanmadığı, ya da nagual olarak da adlandırılabilecek insan varlığının bir diğer tarafı var. Çalışmalarımızda yaptığımız, insanların bu taraflarına da girebileceği etkinlikler ve uygulamalardır. Bu deneyimlerde olan, diğer ben’e giren uygulayıcılar, yalnızca vizyon, sanrı ve algının tuhaf yönlerini görmüyor. Bu farklı bir çeşit imgelemdir. Bu gerçek bir şey değildir.
Gerçek olan, zannettiğinden çok daha fazla bir şey olduğunu keşfettiğindir. Gerçek olan, geçmişinin tekrarı olmakla suçlanmadığını, nasıl yaşayacağını kendin seçebileceğini, ve ne olacağını kendin seçebileceğini, keşfettiğindir. Özgürlük’ten bahsediyorum. Bu yüzden diğer kendin’in kurtuluşu, yalnızca, en azından kısa da olsa bu tarafa girdiğin deneyimlerle başlar. Kısa olsa dahi bu işin başlangıcı böyle olur.
Bir kez buraya girdiğinde, artık açıklanacak bir şey yoktur. Benimle gitmene ve bana, “Hey, bana ne oldu?” diye sormana gerek yok. Bazı kişiler bana gelip “Dikkat çalışması yaparken ne olduklarını bilmediğim hareket eden gölgeler gördüm, ne olduklarını bana açıklayabilir misin?” diye sorarlar. Bende, “Nasıl bilebilirim? Bunu yaşayan sendin. Ancak sen onu bana anlatabilirsin. Ne olduklarını sen söyle şimdi. Ben orada değildim ki.” diye cevaplardım. Buna karşı onlar, “Fakat bunların anlamı nedir?” derler. Benim cevabım ise, “Bunun bir anlamı yok. Sen bir gölge gördün. Bunu kullanabilir misin? Eğer senin için bir anlamı varsa o zaman bunu kullan. Eğer senin için bir anlamı yoksa, unut gitsin, ve bir sonrakine bak.” olurdu.
Eğer kişiler gerçekten diğer tarafa girerlerse, buranın kendileri için bir anlamı olduğunu görürler. Bu, onların hayatı ile ilgilidir, ne yaptıkları ile ilgilidir, doğanın farklı güçleri (su, güneş, ateş) ile nasıl bağlantı kurup bir şeyler öğrenebileceğimiz ile ilgilidir. Bunlar Dünyamızın büyük Güçleridir. Fakat bu çok anlamlı bir yolla olur. Bir başkasına gidip bunun anlamını sormana gerek olmaz, çünkü bu çok açıktır, ve en inanılmaz şeyler bizim içimizde olur, bunlar sessiz bilgi alanından gelir. Bu anlaşılacak ve açıklanabilecek bir şey değildir.
Böylece, bir insanları bu tür deneyime götürüyor, ve umarım ki bu tür çalışmaların insanların yaşamlarını değiştirdiğini söylemek çok cüretkarca olmayacaktır. Fakat bunu da söylemem gerekir ki bu deneyimden sonra, Meksika’ya gidip çalışmaya katıldıktan sonra (bu Mexico City yakınlarındaki dağlardaki beş günlük bir çalışmadır) eğer gidip bu deneyim çalışmasına katılırsan, hayatının sonsuza kadar değişeceğini ve sürekli bir savaşçı olacağını söylemeyeceğim.
Bu böyle olmayacak. Bir vizyonun, kendinin belki de daha önce görmediği şeyler ve kendin hakkında bir deneyimin olacak. Biz kişisel egomuzun kafesinde tutsak edilmiş ve bu olduğumuzu düşünmeye alışkınız, ama ben senin bundan çok daha fazla bir şey olduğunu söyleyebilirim. Ama en iyisi benim bunu söylemem değildir. En iyi şey senin yaşayacağın bir deneyime girmiş olduğundur.
Uzun zamandır insanız, ve kendi içimizde kullanamadığımız pek çok kaynak var. Beynimizin çok küçük bir kısmını kullanıyoruz … bunu uzun zamandan beri duyuyoruz, ve bu doğrudur. Fakat bu bizim hayatımızı değiştirmeyecek. Hayatımızı değiştirecek olan gerçekten de oraya girmenin deneyimidir.
Fakat daha sonra ne olacak? Çalışmaya katılan insanlar eve döndüğünde ne olacak? Bunu unutacağız, çünkü biz unutmaya mahkumuz. En büyük sorun farkındalık düzeyindeki diğer ben duruma girmektir. İkinci büyük sorun ise, günlük hayatına geri döndüğünde, günlük hayat seni günlük deneyime doğru çekeceğidir, ve sonra sen hatırlamak için ne yapacaksın?
Toltek savaşçıları için başa çıkılması en zor olan şeylerden birinin hatırlama olduğunun nedeni budur. Deneyimlere devam et, bu deneyimlerin yeni hatıralar, diğer kendinin hatıralarını yaratmaya ve bunları biriktirmeye başlayana ve seni kendi farkındalığının diğer tarafına götürecek olan uygulamaları yapmaya kadar devam et. Eğer yeteri kadar uygulama yaparsan, diğer senin hatıraları o gerçekliği yaratıp orada tutunana kadar onları birleştirir. Ondan sonra ne olur?
Mükemmel olmazsın. Birçok açıdan boktan bir herif olursun. Fakat buradaki fark, hayatının kazananı ve yöneten tarafı diğer kendinin deneyimi tarafından serbest bıraktığın taraf olacağıdır. Bu kendi hayatını yaşamaya başladığında olacaktır. Bu kendi savaşlarını seçmeye başladığında olacaktır. Bu sana her ne oluyorsa, oraya gidenin sen olduğunu, ve bunu değiştirecek olanın da yalnızca sen olduğunu, keşfettiğinde olacaktır. Bu kendi savaşlarını yaşadığında olacaktır. Büyük değişim budur.
İnsanlar bana hep aynı soruyu sorarlar. “Çalışmadan sonra, kaderim, görevlerim, gerçek bir savaşçı gibi yaşamak hakkında inanılmaz açık bir vizyonum vardı, ama his yavaş yavaş kayboldu, ve kendime unutmayacağıma söz verdiğim halde, tekrar eski sorunlarıma döndüğüm için kendimi üzgün hissetmeye başladım.”
Ben ise şöyle diyorum: “Ne olacağını umuyordun? Bir gün savaşacağını ve bundan sonra günde 24 saatini kapsayın bir savaşçı olacağını, yaşamında artık kendini önemsemenin olmayacağını, tüm boktan şeylerin kaybolacağını mı umuyordun?” Eğer bunu bekliyorsan, boşuna bekliyorsun. Bu tür şeyler asla olmaz.
Savaşçının yolunu takip etmeye kendimizi gerçekten adarsak olacak olan ışığa dokunacağımızdır, ve sonra da unutacağız. Ve sonra tekrar deneyeceğiz. Ve sonra tekrar farkındalık alanına gideceğiz. Oraya gideceğiz, ve sonra oradan çıkacağız, olacak olan budur çünkü yaşamın büyüsü budur.
Hayatın bizim için tam bir anlamı varken, ve eğer her zaman güzel, olağanüstü, büyülü bir zamanda olsaydık, bu büyü olmayacaktır. Her zaman aydınlık bir halde yaşamadığımız için yaşam büyülüdür. Kartalın uçuşu çok değerlidir çünkü biz halen sürünen varlıklarız! Eğer yalnız uçan varlıklar olsaydık, bu o kadar da önemli olmayacaktı. Eğer ölmeyecek olsaydık, yaşan o kadar nadide ve değerli olmayacaktı.
Bu, iki tarafın dengesidir. Bu Quetzalcoatl’ın anlamıdır ve Toltek olan bizlerin işaretidir. Yılan ve Kartal. Biz Meksika bayrağında gördüğünüz Aztek’lerin işareti olan yılanı öldüren kartal değiliz. Bir şekilde, ruh galip geliyor ve maddeci tarafı, “kötü” tarafı, öldürüyor.
Toltek bilgeliğinde bu böyle değildir. Kartal ve yılan bir oluyor. Yılan tüylerini geliştiriyor ve uçuyor. Büyü olan budur: yılanın uçabilmesi, kartalın uçması değil. Kusurların, zayıflığın ötesine gideceğimiz iddiada bulunmamak bu nedenle önemlidir; bu gerçekleşmeyecek: biz yalnızca insan olacağız, biz aptal bir insan gibi ölüme gideceğiz. Fakat büyü, gerçek büyü, gerçek savaş, süründüğümüz, zayıflıklarımızın olduğu yerden ayrılarak, yükselip ruha dokunmaktır. Bu Quetzalcoatl’ın uçuşudur.

Tolteklerin Gücü

Sanchez : Bu bilgi adam ve kadınları, Toltek yerlileri ile zamanımı paylaştığımda, onlar ne yapıyorlardı? Günlerce oruç tutarak, kutsal yerlere giderek, arkadaşlar edinerek, geceler boyunca hiç uyumadan günlerini geçiriyorlardı. Bu özel görevlere yalnızca ruha hizmet için, yalnızca kendi toplumlarına hizmet için, yalnızca dünyaya hizmet için, yalnızca büyük Güçlere aldıklarının bir kısmını geri vermek için, girişiyorlardı.
Kendini önemsemenin ötesinde bir yaşam şekli. Kendini usta olarak tanıtan pek çok kişi gördüm, ama hiçbir zaman Kuzey Meksika dağlarında çok basit bir yaşam süren insanların arasında gördüğüm kadar güçlü ruhu olanına rastlamadım.
Ve inanılmaz olan şey ise … birleri bana şunu sordu: İlaçları var mı? Nasıl tedavi edeceklerini biliyorlar mı? Evet veya Hayır. Onların hepsi sağlıklı mı? Hayır. Bazılarının sorunları var, bazı çocuklar mide veya diğer sorunlardan ölmektedir.
Ne tür bilge adamlar tanıdım? Don Juan gibi midirler? Ne söyleyebilirim ki? Toltekler gerçekten büyük sorunlarla uğraşmaktalar. Bazen bu, alkolizmdir, sefalettir, beyaz adamın topraklarına el koymasıdır. vs. Yüzlerce yıldır yerli olmayan toplumun şiddetinin acısını çekmekteler. Hayatta kalmak bile onlar için büyük bir başarıdır.
Geleneklerini hayatta tutuyorlar, ve bu kolay bir şey değildir. Sorunları var, mükemmel değiller, sefalet içinde yaşıyorlar. Zorlu maddi sorunları var. Benim için mucize, bu çok zorlu yerden gelerek inanılmaz yüksekliklerdeki ruha dokunmak için yükselmeleri, gerçekten hayatlarını diğer insanların hizmetine vermeleri, sevgi veya savaşçılığın ne olduğu, ve bilgeliği arama konusunda konuşmamaları, fakat bunları yapıp böyle yaşamalarıdır.
Benim için, bu herhangi bir kitaptaki karakterden daha büyüktür, çünkü ben ona dokunabiliyorum, ellerini tutabiliyorum, onları kucaklayabiliyor ve onlardan bir şeyler öğrenebiliyorum. Bunlar bildiğim şamanlardır. Ve onların seremoni zamanlarında, onların büyülü zamanlarında, yapabildikleri şeyler, anlaşılma ihtimal olanların dışındadır.
Çöldeki onlarla beraber olduğum son yolculuğumda, güneşin doğduğu anda, ilk olarak çalılıklara doğru koşan bir insan görmüştüm. Her zaman onları ateşin çevresinde görüyordum, çünkü bu tür seremonilerde ateşten uzaklaşmanın çok tehlikeli olduğunu kabul ediyorlardı. “Emniyette olmak için Büyük Baba Ateşle beraber olmamız gerekir.” diyorlardı.
Bu kez biri tam ışığın dünyaya geldiği anda çalılara doğru koşuyordu. Sonra şarkı söylemeye başladı, fakat bir kurt gibi şarkı söylüyordu (kurdun söyleyeceği gibi bir şarkı), sesi dünyanın dört bir köşesine doğru yayılıyor ve dağlardan yansıyıp bize geri geliyordu. Fakat et şaşırtıcı olan şey kurtların ulumaları ona cevap veriyor olmaları idi. O dünyanın her köşesinden gelen bu kurtlarla konuşmaya başladı.
Bu ne idi? Bilmiyorum. Buna şahit olduğumuzda yaptığımız tek şey ağlamak oldu. Evrenle bu kadar derin bir bağlantıya geçen biri inanılmaz bir deneyimdi. O şarkı söylüyordu, ve tüm dünya ona cevap veriyordu, ve onlar hep beraber şarkı söylüyorlardı. O kadar inanılmazdı ki.

JG : Gerçekten desen bu işi seviyorsun. Bu konuda konuşmak bile seni neredeyse kendinden geçiriyor.

Sanchez : Başka bir yerde bu kadar gerçek bir şey görmemiştim. Bu nedenle Avrupa’da, Birleşik Devlerde, nerede olursa, varlıklı toplumları gördüm, ve daha ileri şeyler gördüğümden etkilendiğimi hissetmedim. Bana dokunan şeyler, ve gerçekten de kalbimi bu kadar derin bir şekilde dokunan şeyler gördüğüm en basit şeylerdi.
Kitapları yoktu, sana bir şey satmak istemiyorlardı, ve asla “Ben tekim” demiyorlardı. “Lütfen bana rehberlik yapın. Lütfen bilgelik yolunu nasıl takip edeceğimi söyleyin.” dedim. Ve ne dediğini biliyor musun? “Senin için bir cevabım yok. Ben yalnızca bir insanım. Sana yalan söyleyebilirim, ve sen benim yalan söylediğimi nereden bileceksin? Kendi cevapların için yoluna git ve ara. Ruha sor, senin sorularını cevaplayabilecek bir tek o var.”

Çeviri : Aki

Devam edecek …
Sonraki Bölüm : Büyük Güçler Her Yerdedir

Kam İnancı

“… Kuzey ormanlarından çıkıp geldiler, cesur, dağınık, marifetli ve henüz yolun başındaydılar. Önce bozkıra, sonra Çin içlerine ve sonra da sonu başı belli olmayan bir sel gibi garba doğru yayıldılar…

Türkler adıyla tarihe geçen bu boylar, aileler ve kavimler bütünü batılıların gözüyle çoğunlukla barbarlığın simgesi olsalar da Orta Asya’nın yüksek uygarlıklarından birini ve bazen küçük devletlerinin ve bazen de devasa imparatorluklarının sınırları dâhilinde kültürlerarası barışı ve huzuru tesis ettiler…

O, en baştan beri inandıkları dinlerinden hiç vazgeçtiler mi, ne kadar Budist, ne kadar Hıristiyan, ne kadar Yahudi ve ne kadar Müslüman oldular? Tüm bu yüzyıllar boyunca tek arzuları, tüm o savaşlar, yağmalar, fetihler, din değiştirmeler ve sergilenen bilgelikler sadece barışa ve huzura kavuşmak için miydi?…” (Jean Paul Roux)

Denir ki ‘Mu uygarlığı okyanusun sularına gömülmeden önce kurtulanlar dağılarak Rusya, Kuzey Amerika ve Güney Amerika’ya, Atlantis uygarlığından gelenler de Tibet, Peru ve Türkiye’nin dağlık bölgelerine gittiler. Kızılderililer ve Türkler onların torunlarıdır.’

Tarihler boyunca insanoğlu birçok yaşayış, düşünüş, inanç, dil, sanat ve yarattığı kültürler bakımından nasıl bir yol aldı? Bu soru beni tekâmül, insan ruhunun tekâmülü açısından ilgilendirmektedir.

İnsan ruhunun tekâmülünü kendi öz varlığına en çok yaklaştıran, onunla ilişki kuran, doğadaki seslerin ritmik melodilerini duyan ve kendi sesiyle ona cevap veren, aşağıda ve yukarıdaki; yer ve gökteki yasaları bilen ve bunları bir enerji gerçeği olarak gören yegâne inanç ‘Şamanizm’dir. Şamanlar enerjiyi gördüler. Ne var ki bu insanoğlu açısından insan gözüyle görülemeyen ve fenomen düzeyinde kalan bir bilgi oldu. Çünkü var olan her şeyle kurulması gereken bütünlüğe giden köprü normal insan algılayışıyla kurulamadı.

Şamanlar bu köprüyü kurdular ve bu enerji hattını temiz tuttular. Onların insan gözüyle yarattıkları efsaneler aslında bilinen en gerçek deneyimlerdir…

Ve topluluklar arasında bu inancı yaşayanlar; dünyanın uygarlık öncesi tabir edilen ve ilkel kabul edilen insanlarıydı. Kızılderili ve Türklerin birçok ortak yanı vardır, bunlardan en önemlisi kuşkusuz Kam (Şaman) inancını yaşamış olmalarıdır. İnsanın ruhsal gelişimiyle beraber şaman inancı da gelişmiş, ruhsal gerilemesi ve fiziksel, maddeci tarafının ilerlemesiyle de gerilemiştir. Aslında olan şuydu; insan bilinci bilinen sınırların dünyası içinde kalmak ve o sınırlar içinde yaşamak istediği sürece, yaşamdaki sorumluluğunu kendi üzerine almayı reddederek başka şeylere yükleyecek ve kendini aşmasını sağlayacak bilgiden ve özgürlükten yoksun kalacaktır. Dinler ve toplum zaten bu tip insanlar tarafından oluşturuldu.

“Şamanizm Orta Asya kan topluluklarının özgün bir inanç sistemi olarak doğdu; yani hiçbir yerden gelmedi.”* Tamamen kendine özgü ve insan – doğa bütünlüğü kapsamında sınırsız olarak da gelişti. Zaten doğudan, batıdan, güneyden gelen ‘etkiler’ bu toprakların gerçeği olamazdı ve özgünlüklerini er ya da geç kaybederdi! Bütün çürüyen şeylerin başına gelen şey gibi, yalnızca tekrara düşerlerdi! “Şamanizm kandaş toplulukların içinde yaşadıkları nesnel evrenin Gök, Yer, Yeraltı gibi kimi bölümlerinin ‘bedenleştirilmesi’ ile oluşturulmuş bir simgeler, semboller inancıdır. Toplumda, ‘insan’ denen kişilerin düşünce ve davranışlarına, kişiler üstü doğa güçlerini yorumlayarak uygulayan olağanüstü pratik bir evren yordamıdır.”

* Eski Türk İnançları ve Şamanizm Terimleri Sözlüğü, Esat Korkmaz

http://www.olympos.com.tr/?p=3474&utm_source=feedburner&utm_medium=email&utm_campaign=Feed%3A+olympos_com_tr+%28Olympos%29

Bu yazının bana düşündürdükleri:
İnsanların bu dünya üzerinde ne tür medeniyetler kurup ne tür farklı algılayışları olduğunu pek de bilmiyoruz. Yazılı tarih bir bebek kadar küçük daha ve biz ancak mitler,masallar ve en önemlisi rüyalarımızla, arketiplerimizle bazı çıkarsamalar yapmaya çalışıyoruz.
Senelerdir yaptığım araştırmalar ve düşünmekle geçen onca zamandan sonra insanın geldiği şu durumda görebildiğim en ideal (çünkü aklı ihmal etmeyen ruhsal bir derinliği içeriyor) yaşam biçimi; Entegral ya da Holistik algılama diyebileceğim  sistem oldu.
Holistik yaşam, bilemediğimiz çoook çok eski zamanlarda vardı da biz aşamalarla onu yeniden mi keşfediyoruz, yoksa dinler ve bilimsel bakış becerisi ile gelişerek ve öncekileri kapsayarak mı holistik yaşama ulaşmak üzereyiz bilemiyorum. Ve aslında ne fark eder?