Referandum ve Aklımdaki Sorulardan

Anlamadığım ne çok şey var.
Örneğin, “Vatan bölünmez” sloganlarıyla -ki dün gece balkon konuşmasında bile bunun seremonisi yapıldı- Eyalet yönetim şekline geçişin onayını almak bir çelişki gibi durmuyor mu?
Ya da belki böyle anlamayı terk etmek gerekecek bilemiyorum.
Kant’ın kulağı çınlasın insanların çelişkiler içinde olmalarına rağmen nasıl akıl sağlıklarını yerinde tutabildiklerine şaşırıyordu!
Uzun zamandır siyasetten uzağım fakat bu bi şeyleri merak etmeyeceğim anlamına gelmiyor, örneğin şimdi bu eyalet sistemi nedir, nasıl işler, AKP’nin önerdiği sistem tam olarak nedir gibi sorularla doluyum.
Bu konularda bilgimi artırabilmek için önerilere açığım.

Aklımdaki sorulardan biri; “yeni yönetim şekli” nedir anlatıldı mı halka? Evet diyenler bu sorunun cevabını bilerek mi oy kullandılar?

Bu arada ben eyalet sistemi iyidir ya da kötüdür diyemem çünkü konuya vakıf değilim, uygulaması olan bir ülkede yaşamadım, teorik olarak detaylarına vakıf değilim. Fakat gelinen durumda cumhurbaşkanımız gözümüz aydın yönetim sistemimiz değişti dediği için öğrenme gereği duyuyorum. Basit bir refleks yani. Eyalet idari sistemini bilimsel manada analiz eden yayınlanmış bir inceleme ya da eleştiri varsa okumak isterim.

Malum her sistemde bir çok kötü şeyler olur çünkü sistemler kendilerini işletemez, onları uygulayan insanlar ise her devirde, yerde ve sistemde insandır. Dolayısı ile duygusal ya da tepkisel beyanlar bana fikir vermiyor, tabi ki onları büyük dikkatle dinlerim ancak kararımı çok etkilemez. Kişisel deneyimler, kurgular hepsi son derece kıymetli olsa da ben yine sol beynime de hitap edecek bir şeyler ararım, yapım böyle.

Bu soruların cevabını bilmeden mi oy kullandığımı düşünenler olabilir. Evet detaylarına pek vakıf değildim ama demokrasiler için olmazsa olmaz kuvvetler ayrılığı konusuna çok önem verdiğim için zaten mevcut anayasayla bozulan dengenin yeni anayasayla düzelmeyeceğini, daha da tehlike arz edeceğini, tek kişiye fazla yetki verilip duygusallığa açık hale gelmesinin fazlaca hiyerarşik bir yönetim olacağını düşünerek oyumu belirledim. Belki de yanlış yapmışımdır, şu anda bunu bilemiyorum. Ben gelişen dünyada heterarşik bir toplum yönetimine gidilmesini bekliyorum. Ve bunun hayal olmadığnı da biliyorum. Eninde sonunda…

Aslında Türkiye’de taraflar ayrıştı, kesinleşti gözüyle bakılıyor uzun süredir ama ben bundan da emin değilim. Çok bulanıklık var benim gördüğüm ortamda. Yaptığımız çıkarımlar aslında hep kişiye özel olduğu halde bunu bir tarafa yükleme eğilimi had safhada! Her zaman uyarmaya çalıştığım bu tarafgirlik bizi bilinçsel olarak geriye çekiyor sanki 🙁

Not:Devlet kaynaklarının bu tür kampanyalar için savurganca, sorumsuzca ve eşitsiz bir şekilde harcandığına dair üzüntüm de cabası. Eğer bu bir haklı çıkma yarışı ise oyuncuların ellerindeki imkanlar gerçekten eşitsizlik numunesiydi.

Not. 2 : Hiyerarşi, her şeyin tepedeki büyük bir sisteme bağlı olduğu yönündeki geleneksel yönlendirici kuvvet sistemini simgeler. Heterarşi ise, temeldeki birçok parçacığın karşılıklı etkileşimlerine dayalı olarak oluşturulan ortak mutabakatlara dayalı kuvvet alanı sistemine dayanır. Yani biri tepeden tabana örgütlenmeyi, diğeri tabana dayalı örgütlenmeyi gerektirir.

Şu yazıya da göz atmayı isteyebilirsiniz, lütfen tıklayınız.

Kendinizi ikna edin

Parayı her türlü eylemin başarı ölçüsü sayan bir maneviyat ile, derinliğin, anlayışın ve merhametin olduğu bir maddiyat arasında birinden birini seçmek zorunda değiliz, karşıtımızı içerebiliriz ki bunu reddeden sadece zihnimiz, biz zaten bütünüz.

*

Padişahı kendi iradesiyle üzerinden silkelemeyen, kanunla cumhuriyet şapkası giyen varlığımız, şimdi hangi yana uzayacağını bilemiyor, güneşe bakıyor ki bilsin gölgesi ne yöne düşmüş!.

*

Toplumun sivil toplum örgütlerinden, medyadan mahrum bırakılması büyük sorun çünkü insanlar kendilerini ifade mercilerini kaybetmiş oluyorlar ve diyemedikleri duygu ve düşünceler içlerini şişiriyor. Bu şişkinlik sık sık kaynama noktasına getirir artık insanları. Bence yönetimin psikolojik sosyolojik danışmanları -herhalde vardır- bu aksaklığı bir an önce gidermeliler. Yoksa “hesap sorarım” cümlesi ve ses tonu ile sindirilen kurumlar bu yönetime kar değil ciddi zarar getirecektir. Bunu zaten herkes görüyordur çok önemli bi buluş yapmadım sadece hatırlanması ve hatırlatılması lazım diyıe düşünüyorum o kadar.

*

Referandum kararı bence makul bir çözüm, en azından başlangıç olarak.
Hele ki referandum İstanbul çapında değil Taksim merkezli de olabilir diye açık çek verildiyse (ki öyle ifade edildi) bana adil bir öneri olarak görünüyor.
Zaten şu an yürütmeyi durdurma kararı var, bu kesinleştiği takdirde zaten başka bi şeye gerek kalmaz.

Tabii bu çözüm, polisin aşırı ve orantısız güç kullanımından dolayı açılacak davaları ve dolayısı ile sorumluların gereken bedeli ödeyecekleri gerçeğini engelleyecek bi şey değil. Bence artık şimdi resmi olarak hak aramanın istikrarlı olarak hazırlıklarının yapılması ve sürdürülebilir kılınması konusunda çalışma yapma zamanı.

Referandum kararı şu anda tüm emeklere değecekk denli önemli bir başlangıç. Daha az bi çaba bunu sağlayamazdı. Sağduyulu olmak ve kanunlar çerçevesinde bu adımı en iyi en geniş biçimde değişime yol açacak bi hale çevirebilmek gerekli.
Referandum çözümü çoğu kişiyi hele gençleri memnun etmeyebilir ancak hayatta her istediğimiz olmuyor ayrıca bugünkü gelinen noktada her birimizin bizatihi bireysel ve akraba atalarımızın sorumlulukları var. Böyle sanki uzaydan gelen bi şeyle karşı karşıyaymışız gibi sızıldanmayı savaşçılığa uyduramıyorum ben.

Ses tonu çok önemli! AKp adına yapılan açıklamanın sesi duymak istediğim bir tondu. Hiç kimse hiç bi gurup hiç bi kurum bi günde değişmez. 
Belki fazla temkinli biriyimdir. Bi de öfkeyle kalkan zararla oturur diye atasözümüz var ve bu olayda tam olarak başbakana olan buydu. Ben bunun farkında olunmasını istedim.

Sonuç olarak, halihazırda her cephede bi çok değişiklik olduğunu, hiçbi şeyin bi daha eskisi gibi olmayacağını, bunu zaman içinde -eğer unutmazsak- açık biçimde göreceğimizi sanıyorum

*

Dün bir demeç vardı, kimindi kaçırdım, Diyordu ki özetle; bu olayların Türkiyeye zararı gezi parkındaki her bir ağaç başına şu kadar liraya patlamıştır. Parapara para Napolyon kulağın çınlaya!