Tavuklar ve Ben

Dostumuz Seyit Bey ile küçük bir sohbet:

Ben: Şu anda toprak olarak bildiğimiz şey nedir biliyor musun? Dünya var olalı beri tüm varlıkların ölülerinden oluşan birikinti. Tabi bu, lav kayalarının üzerine serili  Ve toprağın ne denli üretken olduğunu biliyoruz!

S.Ö: Anlıyorum ki..
Bağışıklık Sistemimizi güçlendirmek gerek..
ama nasıl?
Merhaba.

Ben: Peki Nasıl?

SÖ: Siz varsınız ya!
Aloha..

Ben: :)))) Peki sadece saksı gibi dursam yetiyor mu, yoksa bi şey yapmam gerekir mi?

SÖ: Sevgili Azizem..
Tanıdığım günden beri..
eşelenen akılsız bi tavuksunuz..

aklı bu kadar önemseyen bi toplumda..
sizin kadar aklı dışlamış..
ve eşeleyip-çıkardıklarını..
sadece spor için..
hep başkaları ile karşılıksız paylaşmış
bi saksı ve her nasılsa benzeşmiş bi tavuk ile
rastlaşmadım..

Siz benim bağışıklık sistemimin öz’üsünüz. <3
Fark etmeyip faydalanmayanlar düşünsün. 🙁
Aloha..

Ben: Güzel tarif ettiniz Seyit Bey, bunu kopya edip saklayacağım, olur da tavuklar için bi daha biçimsiz bi şey düşünecek olursam kulağıma küpe olsun diye   Teşekkürler

 

Yaşayan’lar

Az önce tam güneşin vurduğu yastığa kedi gibi kıvrılmış, onun ısısına kendimi bırakmıştım ki bana şöyle dedi: “Her biriniz bir “Yaşayan” siniz. Ölüleri rahat bırakın.” Ve bunu der demez bi bulutun ardına saklandı, sanırım bunu sizinle paylaşabilmem için bi fırsat verdi 🙂 Böylece artık ölülerle ilgili bişey düşünmeyip, okumayıp, burdan da paylaşmayacağımı ilan ediyorum. (Eğer unutursam-aradan kaçan bişey olursa lütfen beni ikaz edin  kardeşlerim). Tüm zamanlardaki ölülerimizi saygı selam ve en samimi minnetimle yolcu ediyor, bizlere kattıkları için şükranlarımı sunuyorum, hoşçakalın.
Böylece Yaşayan’lar, hepiniz hoşgeldiniz, artık zamanımı(kendimi) yalnızca sizlerle paylaşacağım. Sevgi ve selamlarım, en tatlı gıdıklarımı sunuyorum.

**

Çevremdeki insanlar herhalde bi kaç kez duymuştur, aynı nüfus cüzdanını kullanarak yedinci kez doğdum (sonuncusuna şahit oldunuz 20 Aralık 2011 di), belki öncekilerin bazıları için bu kadar spesifik tarih verebilemem (sanırım sonuncusu için de vermemeliydim-ilerde yaşım ortaya çıkar! hahahahahaha) ama yıllar aşağı yukarı bellidir. Çünkü öncekiyle tamamen ilgisiz bi kişilk (meslek, şehir, çevre, arkadaş,fikir,duygu vs. yani kişilik dediğimiz şeyleri oluşturan her ne varsa.) Fakat az önce salata yaparken bazı ortak yönlerimiz de olduğunu fark ettim. Örneğin ilk aklıma gelen, “Ben”dediğim bu kişilerin hepsi kendine çok güvenirdi, sonuncusu da güveniyor. Öyle ki neyine güveniyorsun diye sorduracak kadar. Ve ben’lerden birine bu soru geldiğinde, o diyordu ki “bilmiyorum. Görünürde mantıklı bi sebep yokmuş gibi, sesindeki titreşimi anlıyorum ve evet sana hak veriyorum fakat gel gör ki gerçekten kendime güveniyorum.” Gerçekten de sebepsiz bişey bu. Basitçe bildiğim bi durum.

**

Bu Durummu dünden beri, hissedip yaşamaya başlamıştım ki, mailime aşağıdaki not geldi. Doğrudan alıcılar olduğumuza artık hiç şüphe yok. Yazıdan alıntıyı kanıt olarak değil, benzer hislerimi yazmak için kullanacağım, zamantan tasarruf amacıyla yapıyorum:
“Bugün, Venüs’ün teşvik edici ve anlayışlı ruhu, Terazi Burcu’nda ki Satürn ile 120 derecelik trine açısı yapıyor. Sevginin ve aşkın olgun bir anla…yış içinde olduğu ve daha stabil bir anlayışla ilermeye başlar. Küçük ilerlemeler daha olumlu olabilir. Bazı küçük ortaklılar oluşturulabilir. Çevrenizdeki deneyimli kişilerden veya yaşça büyük olanlardan destek alınabilir. Belirli otorite sahibi kişiler size yön vermek isteyebilirler. Özellikle maddi konularda bazı destekler alabilirsiniz. Eski dostlarınız veya arkadaşlarınız ile ilişkilerinizi yenilemek için doğru zamandır. Eğer kırgınlıklar varsa bu dönemde giderebilirsiniz. Yeni sorumluluklar almak için de iyi bir dönem içindesiniz.
Bulunduğunuz koşullar ne olusa olsun, hayalleriniz dahilinde vizyonunuz bellidir. Ulaşmak için bu günlerde atacağınız adımlar önem kazanır. İlişkileriniz içinde yaratıcı düşünce, çabalar yerini bulacaktır. Eğer bir ortaklık durumunuz varsa biz olarak çalışmak çok daha kolay olabilir. Aldığınız sorumluluklar ve taahhütler konusunda ilerlemek mümkün olabilir.

Merkür’ün Pluto ile aynı hizaya doğru gelmesi ve bu birleşimin Oğlak Burcu’nda olması fikilerin çok daha yoğun olmasına yardımcı olacaktır. Odaklanmak kolaylaşır. Motivasyon çoğalır. Bireysel yetenekler “BİZ” kavramı içinde kullanılmaya başlar.http://astroanahtar.wordpress.com/2012/01/13/13-ocak-2012-venus-iki-gun-sonra-balik-burcuna-geciyor/

Bu arada biraz da baş ağrısı yaptı fakat kısa sürede geçip gideceğinden eminim.

**

Kurumsallaşmış dinler

Kadınlar bağlarını kaybetmediler, kadınların tinle hala doğrudan doğruya bağlantıları var. Sadece bunun nasıl kullanılacağını unuttular, ya da daha doğrusu, erkeklerin bu bağlantıya hiç sahip olamama durumunu taklit ettiler. Binlerce yıl erkekler kadınların bu bağlantıyı unutmalarını sağlamak için çabaladılar. Mesela, kutsal enginizasyonu ele alın. Kadınların bu dolaysız bağlantıya sahip oldukları inancını kökünden sökmek için yapılan sistematik bir tasfiye idi bu. Bütün organize dinler, kadınları daha aşağı bir yere koymak için yapılan çok başarılı bir manevradan başka bir şey değildir. Dinler kadınların daha aşağı olduklarını söyleyen tanrısal bir kanunu delil gösterirler.(tıklayınız)

fa: kadınları durdurmanın yolu tek tanrılı dinler mi?daha doğrusu kadınların önüne engel koymak gerekiyordu bunun için tek tanrılı dinler mi devreye girdi?yada bütün dinler mi? İskit kadınları yada islamiyet öncesi Türk toplumlarında kadınların yönetimde eşit haklara sahip olduğunu duymuştum.hatta islamiyet öncesi Türk toplumlarına bir islam elçisi gönderiliyor.bir bakıyorki hakanın yanında karısıda var.durum gari…bine gidiyor.Tabi kadın adamların yanında bacağına açıp kaşımaya başlayaınca elçi artık dayanamayıp tepki gösteriyor.Bunun üzerine hakan elçiye hitaben,mal burda sen çok cesaretliysen yan gözle bakarsın değilse susrasın diye cevap veriyor.acaba çevresel koşullada kadının toplum içindeki yerini edtkiliyor mu.sonuçta bunlar bozkır toplumu.hatta yörüklerde bile kadının yeri hala erkeğe neredeyse eşit durumda..bu konuda sizler ne düşünürsün bilemiyorum tabi.

sa: Tek tanrılı dinler, “yaradılışın eril öğesini güçlendirmek” için devreye girdi amaç “birey bilincini oluşturmak, geliştirmek ve bir daha yitmeyecek denli sağlamlaştırmaktı ve bu dişil bilincin iradesi/dileği ile oldu. Ancak Dinler yaşanmayı bitirip kurumsallaştığında tüm amacını ve işlevselliğini yitirdi. Hatta durumu tersine çevirip o az buçuk elde edilmiş bireysel bilinci dahi tehlikeye düşürmeye başlayınca, ellerindeki tüm yetki yeniden dişi bilinç tarafından geri alınıyor. Başka bişey denenecek sanıyorum.

Zaten bi şeyin yaşanamadığı ve başarısızlığı onun en çok konuşulan ve üstüne basılan, zorbalığa dökülen olmasıyla bağıntılıdır. Hatta seks yapamayıp ha bire seksten imalar yapan,  bel altı fıkralar anlatanlara “diline vurmuş” derler!

**
“Bunlar dünyayı değiştirecek” dedi Richard. İhtiyar adam ona baktı ve “hayır” dedi. “Ama bunlar size verildi…” “Sınamak için” “Sınamak mı?” “Ben çok uzaklara yolculuklar yaptım. Bir çok inancın elyazmalarını inceledim Katay’dan kuzey ülkelerine kadar” Gözleri parladı. ” Ve bütün karmaşık incelemelerime rağmen, yine de bir şeyler öğrendim. Her büyük din bir ışıkla başlar. Ama ışığı yalnız kalpler tutabilir. Sayfalar tutamaz.”

“Ama sizin elinizde…”

“Elimdekiler kağıt” dedi yaşlı adam. “Dünyaya bu kelimeleri verirsek, ancak doğruluğunu zaten bilen insanlar anlar ve sever. Ama vermeden önce bunlara bir isim koymamız gerek. O da bunların ölümü olur.”

“Güzel bir şeye isim koyunca, ölür mü?”

“Bir şeye isim koymanın zararı yoktur. Bu fikirlere isim koymak ise bir din yaratmaktır.”

(Richard Bach- BİR)

**

Normalde toprak diye bişey olmadığını bilmeyiz biz, onun bi kısmı soğumuş lav kayalarıdır ama çok büyük kısmı ölülerdir! Tüm canlıların ölülerine basarız biz her an ve herşeyi o ölülerin üzerine inşa ederiz. Fakat ölülerin bi kısmı her baharda yeniden doğarlar, yani  çevrime girerler. 🙂

**

Yaratıcılığın coşkusu, yaratınızı bırakmakta yatar.  Onu bir an için hissedin. Yaratıcılığın coşkusu bir şey yaratmada ve sonra da onu bırakmada yatar. O hâlâ sizindir, ama onu kontrol etmeniz gerekmez. Bu mutluluktur, onu sadece izlemek ve büyüdüğünü hissetmek. Gündemi ya da beklentiyi salıvermek, ama onun gelişmesine de izin vermek.(Adamus)