Güvencesizlikteki Bilgelik

Alan Watts’ın Güvencesizlikteki Bilgelik kitabından alıntılar ve kısa eklemelerim:

Bu tipik bir insan sorunudur hem de tüm sorunların ana aksıdır: şu anı bozan şeyler; anıların ve beklentilerin gücü çoğu insan için öylesine önemlidir ki geçmiş ve gelecek şu andan daha gerçektir! Onlara göre geçmiş aydınlatılmadıkça ve gelecek umutla ışıldamadıkça, şu anın tadına varılamaz. İnsanlar adeta kendilerine ceza vermişlerdir düşünmeden ve çoğu kez bunun farkında da değillerdir. Masaldaki bir cadının laneti bu durumun yanında okşama gibi kalır.

Devamını oku “Güvencesizlikteki Bilgelik”

Ebedi TAO’yu kavramak

Hiçbir günah
kıskançlığın kışkırtılmasından daha büyük değildir;
Hiçbir felaket
Hoşnutsuzluktan daha kötü değildir.
Lao Tzu

Kendimi bildim bileli felsefem bu olmuştur. Bunun bir Tao çıkarımı olduğunu ise yeni öğrendim.

Ebedi TAO’yu kavramak, bir örgüte üye olmanızı veya bazı dini kuralların ve düzenlemelerin taraftarı olmanızı gerektirmez. Ona Tao demeniz veya kendinize taocu demeniz gerekmez. Gereken tek şey; yaşamın gizemini MERAK etmektir.

Tao1

Dikkatimiz, lineerligi aşmanın, zaman ve mekan üstü seyahatin aracıdır, bedavadır bir anlamda ancak içimizdeki enerjiyi seyahat ettiğimiz objeye akıtır.

Molla nasreddin fikralarında şimdi kuantumsal kavram olarak anlatmaya çalıştığımız bir çok şey yer bulmuştur, tabi biz onları yalnızca gülmek için şaka zannederiz.

Örneğin bu konuda bi kaçı aklıma geldi şimdi biri şudur:

Devamını oku “Ebedi TAO’yu kavramak”

DNA’nın Birinci Tabakası; Biyolojik

DNA’nın ilk gurubunun ilk tabakasıdır biyolojik tabaka.
DNA, beden düzenlemesinin “anteni”dir ve çok boyutlu olanı alıp, önce bilgiye sonra da eyleme dönüştürür. Asla yalnız değildir; çevresinde onun çalışmasını sağlayacak sisteme ihtyacı vardır, beraberlerindekilerle birlikte bütünü oluşturur der Kryon birinci tabakayı anlatırken ki o fiziki bağlamda görülebilen tek tabakadır.
Bu tabaka (1.ci), bedenin içindeki duyarlı ve farkında olan bir kuvvetin KÖPRÜsünü yaratır. Alır ve aktarır, çünkü onun enerjisinin görevi, çok-boyutlu tabakalardan bilgiyi alıp gen yapımıza uygulamaktır. Hem insanın bilincinden hem de kendi çok-boyutlu belleğinden gelecek işaretleri sessizce bekler.
Tüm tabakalar, hep birlikte İNSANIN NİYETİ tarafından belirlenen ve mümkün olan(!) değişiklikleri yaratır.
Bu tabakanın %3ünün biyoloji motoru olduğunu zaten biliyoruz, geriye kalanı ise (bize çöp ya da boş görünen kısım) ise bu motoru eyleme yönelten çok-boyutlu çorbanın ANTENidir.
100 trilyonu aşkın DNA molekülü, bir şeyi aynı anda bilir! DNA eşzamanlılığının birliği gerçekten de bedensel iletişimin yoludur. Manyetik indüksiyon, işaretlerin kablosuz biçimde manyetik alanların birbirlerinin üzerine binmesi yoluyla iletilmesidir. Bedenimiz, DNA birliği yoluyla kablosuz bilgi iletimleriyle dolu olan dev bir dönüştürücüdür. İnsan bedeninin esas eşzamanlayıcısı beyin değil, DNA dır. Daha da ilginci yüz trilyonu aşkın molekülden oluşan DNA ailesi bir TEKİLlik oluşturur. O, bizim ne yaptığımızın ve niyetimizin farkındadır.
Şu işe bakın, uyanık bilincimle çoğu kez bilemediğim gizemli NİYETim (çoğu insan azmettirilmiş istekleri ile niyeti karıştırmaktadır. Örneğin herkes barış istediğini iddia eder fakat bağcıyı dövmeye devam eder) DNA ailem tarafından bilinmekte ve mükemmelen uygulanmaktadır. Hiç uyumayan, tatil yapmayan, sıkılıp boş vermeyen ve sürekli sizi dinleyen bir ajan gibi. Neden dinliyor, çünkü hiç bir bilinçli talimatınızı/yönlendirmenizi kaçırmamak üzere programlanmış.
Eğer bir yarışma yapılsaydı sanırım “en büyük dinleyici” ünvanını DNA hiç zorlanmadan kazanırdı. İşte bu sebeple bilmeden verdiğimiz talimatlar yerine bilinçli olarak hücrelerimizle konuşmak , kimyayı değiştirebilir, daha bağışık hücreler yaratabilir. Bunun da ötesinde hücrelerimizle konuşmak keyiflidir çünkü onlara her hitap edişimde beni sevinçli bir cıvıldamayla karşılıyorlar.
DNA’nın İlk bölümün ikinci tabakasına kısaca Yaşam dersimiz diyebiliriz. Sayısal olarak baktığımızda, 2 tümüyle kutuplulukla, yani yaşamın dualitesi ile ilgilidir. Dualite , tekil bir bilincin içinde iki kavramın birbiriyle çatışması olarak tanımlanır. Dualite, Yaşam Dersinin enerjisiyle birlikte yol alır. O halde denilebilir ki; insan, dengeye kavuşmadan kendi yaşam derslerini keşfetmeye onların üzerinde çalışmaya başlayamaz. Önce dualite sorunu üzerinde çalışılır, ancak o dengelendiğinde parçalı-bulmacadaki diğer şeyler biraraya gelmeye başlayacaktır.
İkinci tabaka, 8.ci tabaka ile birlikte-yakın çalışır. Yani insanın tam kişisel Akaşik Kaydı ile birlikte. Parçalı-bulmaca Akaşa ile başlar ve oradan yayılır. Doğduğumuzda her hücremizde-ebeveynlerimizin katılımı) 3B kalıtım etkeni ve Yerkürenin ana unsurlarının yanı sıra, tüm akaşik bilgi de yer alır. Doğduğumuzda ilk birkaç yıl boyunca, 3B idareyi ele geçirmek için savaşır (lisan unsuru) ve genellikle kazanır. Bebeklerin çevrelerinde yetişkinlerin görmediği şeyler gördüğüne çoğu kez şahit olmuşuzdur, çocuğun sadece 3B’deki şeyleri görmeye alışması bir zaman alır (Urban shaman konseptindeki limitasyon ilkesi-KALA- bu cümlede rahatça ortaya çıkıyor)
Sonuç olarak 2. tabaka, insana bir amaç ve yön hissi (bir nevi karma) vermekten sorumlu olan tabakadır der Kryon. Yaşamın niteliklerini ve vuku bulmuş olan her şeyi (8.tabaka işlevi) arşiv formunda değil, duygusal formda taşır.
(Unutmayalım ki bu tabakalardan bazıları anıları taşır, bazıları da o anılardan kaynaklanan eylem gereçlerini taşır. Bir tabaka marangoz olurken diğeri tahta, bir diğeri yapının planı olabilir. bu örnek, DNA katmanlarının çok boyutlu çalışmasının sırrını bir nebze açıklasın bize.)
Üçüncü Tabaka:Yükseliş ve Aktifleştirme olarak anılır.
Yükseliş, ölmeden bir sonraki yaşama geçmek olarak tanımlanır, bu bir süreçtir ve bunun için gereken her şeye sahibiz. Birçok insan zaten bunu yapabilmiştir, yani karmalarını iptal etmiş, dualitelerini dengelemiş, yaşam dersleri üzerinde çalışmış ve gerçekten bir yeniden doğan olmuşlardır. İşte bütün bu süreç DNA’nın 3.tabakası tarafından yönetilmiştir diyebiliriz.
Aktifleştirmek ise bir şeyi tepkisel bir forma dönüştürmek anlamına gelir. Bedenimizdeki kimyayı, bilincimizin gerektirdiği şeyi başarması için aktifleştiren eylem tabakasıdır bu(LONOmuzun KU’muzu yönlendirmesi) . Bu sözcüklerden DNA’mızın düzeltilmesi gereken bir durumda olduğu sonucu çıkarılmasın. O sadece yükseliş için gerekenleri yaptığımızda  daha önce talep edemediğimiz/alamadığımız enerjiyi bize bize kolayca verebilen bir akü gibidir.
Aktifleştirme; “kendi niyetimizi, ölçümünü ve akünün daha fazla elektrik vermesini içeren senaryodur” der Kryon. O her zaman tam şarj olmuş ve harekete hazır ve frekansımızı ölçer konumdadır. Dualitenin bulmacalarını çözdükçe, yaşamımızda huzur yarattıkça ve içimizdeki yaratıcının gücüne (BEN’im) sahip çıktıkça DNA bunu bilir. Bu tabaka hücresel yapımızın -daha uzun yaşam, dengeli yaşam,korkusuz yaşam, kendini şifalandırma ve tümüyle yeni bir paradigmaya geçme- gücünü artırmak için kullanır.
Sayısal olarak ÜÇ, katalizör niteliklerine sahip olan, güçlü bir sayıdır. Üstelik SEVİNÇ ve içsel çocukla ilişkilidir.
Sevinci ne kadar önemsesek azdır, çünkü o depresyonun ve ıstırabın karanlığından çıkış yolu arayan insan için denge zamkıdır. Sevinç, onu arayan, talep eden ve dolu dolu kullanan çocukların temel besinidir. Çocukların doğal hali kahkahalarla gülmektir ve onu ezen her şey uygunsuzdur. Gerçekten olgunlaşma, çocuklukta bizden uzaklaştırılan bu halimizi, sevinci ve çocukluğun kahkahalarını yeniden kucaklama serüvenidir bir anlamda.
(İçinizdeki çocuğu kaybetmeyin tarzındaki yeni dönem önerileri aslında, siz nasıl bir çocukluk geçirmiş olursanız olun önemli değil, çocuk sevinci ve merakını yeniden kazanın ve onurlandırın anlamındadır.)
 sa-23.02.2016 Beylerbeyi

Bağlantı Kuruldu!

Kitap ilerliyor. Zaten beni şok eden bir başlangıç yaptı ve ne olacak giderek meraktayım üstelik öyle eş-zamanlılıklar var ki akıl alacak gibi değil. Tam oturup bi bölüm yazıyorum, aşağı yukarı bin kelime kadar, yorulup bırakıyorum ve elime aldığım ilk şey, ilk konuşma ya da tv de herhangi bir programın ilk sahneleri nerdeyse benim yazdığım şeyler! Aman tanrım diyorum, ben bunu niye yazıyorum ki, oturup rahat rahat izleyeyim daha iyi. Nerdeyse yazmaktan vazgeçecek gibi oluyorum (duygu olarak, yoksa karar süreçlerim duygularıma bağlı değildir), sonra eşzamanlılığın doğasına yöneliyorum ve kahkaha atıyorum tabi, deli miyim neyim! Eskiden de olurdu böyle şeyler ama bunun için yıllar geçmesi gerekebilirdi… Tuhaf zamanlar bunlar…

Sen yazdığın için mi oluyor yoksa olacağını sezdiğin için mi yazdın fark etmez diyor Serge hocamız, olan şudur; bağlantı kuruldu!

Düşünmek, söylemek, yazmak, oynamak; yaratıcı imgelemin dört atlısı 🙂 ilk üçü kutuplandırır, dördüncüsü nötürler! Sen sağ ben selamet

*

Sorumlulugu % 100 almak; çok boyutlu bir işlemdir. sizin zaten sorumlulugu %100 alan bir bilinc bolümünüz var, biz onun adina hawaii’ce KANE diyoruz. Simdi sizin bu sorumlulugu almaniz demek LONOnuzun bu tarihi karari vermesidir ve fakat komiktir de bir yandan; cunku bu, şu an oldugunuz kisinin etki alanindan cikmaniz demektir, siz bi kere o rolden cikinca cevrede bi sürü eski rolunuzden insan gormeye baslarsiniz, acaip bilimkurgu bir haldir bu! Ve tabi o gördugunuz eski rollerinizi kullanmakta olan insanlara derin bir şefkat duymaniz da normaldir. 🙂

*

Hawaii bilgisinde tüm zamanlar aynı anda yaratılmıştır, sadece sonsuz bir şimdi vardır. Bu sebeple karma, reenkarnasyon gibi zamanın lineerliğini gerektiren inançlar -batıda bilindiği şekliyle- burada bulunmaz. Şimdi gücün bulunduğu yerdir, farkında olabildiğiniz her şeyi isteğinize göre düzenleyebilirsiniz. Aloha

Huna bilgisinde geçmişten gelen karma yükleri yoktur, iç rüyamızı oluşturan inançlar ve tavırlarımızdan oluşan milyonlarca minör enerji kalıbımız var ve bunlar gömülü sistemler mantığı ile sonsuza kadar çalışmak üzere (KU’muzun muhtelif bölümlerinde depolanmaktadır) programlanmış, şimdi bunlarda bir değişiklik yapılmadığında senin yani bilincinin bütün bu programcıklara onayın olduğu varsayılıyor. isterse dinozorlardan isterse marstan gelsin ve istersen sadece hayal kurmuş ol aralarında fark gözetmiyor, zaman ve özne bilmiyor, hepsi şu anda tıkır tıkır çalışıyor   Dolayısı ile bizde reenkarnasyon tam şu anda mevcuttur, hepimiz birbirimizin atıl yönlerini kullanan enkarnasyonlarıyız. Çok boyutluluğun vizyonunu yaşayanlar için izah gerekmez ancak bu olgunun yaşamayanların güncel kullanımına girmesi ancak çok keskin bir karar vermelerini ve sonra da makul bir süre bunu dikkatleriyle beslemelerini gerektirir.

Geleceğe duyulan Merak!

Kadınlar neden geleceği böylesine arzulu ve hırsla merak ederler?
Bunda önemli bi ipucu olabilir frekanslar. Nedir sizce cevap?

  • YENİ’den DOĞAnlar Kulubü garanti… güven duygusu… gelecek iyiyse, bugünden iyi hissedersin… bugünün iyi değilse geleceğinin iyi olmasını ümit edersin…
  • Turan Erdal Geleceği çoğu insan merak eder, çünkü belirsizlik stres yaratır. Geleceği bilmek ve onu kendi isteği yönünde etkilemek çoğu insanın istegidir.

    YENİ’den DOĞAnlar Kulubü bence sadece kadınlar değil erkeklerde merak eder.Erkekler gelecekle ilgili kaygı duyarlar ve bu da bir çeşit merak,emin olamama,güvenlik arayışıdır.Gelecek geçmişin deneyimlerine dayanılarak endişeye dönüşür Bu da kimliklerle ilgilidir diye düşünüyorum.K.Ama safiyane tatlı bir meraksa zaten sezgilerle yanıtını barındırır.

    YENİ’den DOĞAnlar Kulubü kadınların çocuk sahibi olma konusunda da erkeklere göre farklı bi tutumları var.geleceğe dair hırs ve arzularına bir işaret olarak görülebilir bu.

    YENİ’den DOĞAnlar Kulubü Gelecekte ne giyeceğini ayakkabısını çantasını hazırlamak ister :))) tedbir yanii

    YENİ’den DOĞAnlar Kulubü Ben falcı kuyruğunda bekleyen erkeğerastlamadım. Ayrıca uygulamalarımda konu uysun ya da uymasın, sadece kadınlar bu uygulamanın geleceği haber verip vermeyeceği ile ilgileniyorlar. Tuhaf ama gerçek budur. Kaçınmaya gerek yok. Halının altına süpürdüklerin çok geçmeden açığa çıkar. Sebeplerinin üstüne gitmeliyiz.

    YENİ’den DOĞAnlar Kulubü her fırsatta fal baktıran medyuma giden çok erkek gördüm..KUyrukta gözükmek işlerine gelmez sadece:))

    YENİ’den DOĞAnlar Kulubü Sağ beyin farkı , bence kadınlar sağ beyinlerini daha fazla kullanırlar . Kadın duygusal bir varlık hem kendinde hemde erkektede duygu yaratabilen bir organizma . Hem başlatıyor hemde çoğaltıyor . hayal kurma , tasarlama konusunda yaratılış itibariyle daha yetkin . Bilerek veya bilmeyerek tasarladığı , hayal ettiği şeyi merak etmesi kadar normal başka birşey olamaz .

    Sibel Atasoy Kurgusunun gerçeğe dönüşüp dönüşmeyeceğini merak ediyor diyorsun, mantığa uygun doğrusu. O halde kadınlar kurguların gerçekleşmeye mecbur olduğundan emin olsunlar böylece geleceği bu denli kovalamaya gerekleri kalmaz. Şu anda oturup halı örer gibi kurgular ya da geri söküverirler 🙂

    YENİ’den DOĞAnlar Kulubü Kurgulamak pasif -dişil bir iş. Hareket olmadan , hamle olmadan olmaz. Eril bir etki lazım . Oyuna bir ortak lazım . Oyun kurmak yetmez oyuncular lazım . Tek başına olmaz . Tek başına yapamaz .

    YENİ’den DOĞAnlar Kulubü Çok doğru bir tespit ancak eski dünyanın kuralları bunlar. Çünkü yeni dünya Kendiliği bulmayı gereksiniyor. Kendilik ise açıkça eril ve dişil yanların tam ve eksiksiz olarak her insanda aktif hale geçişiyle başlayan bir süreç. Kendilik devreye girdiğinde, dış unsurlara ihtiyaçtan değil gerçek ilgi ve sevinçten yakınlaşırsınız.