Gelgitler…

Neden acıları ve ağrıları yaşamak zorunda kaldığımız yanılgısı içinde dönüp dolanıyoruz. Yaşamak acılara karşı güçlü ol maksa, güçlü olmak için mi yaşamalı yoksa yaşamak için mi güçlü olmalı?
Çelişkiler yumağına dönen hayatı sorgularken öz eleştirinin ve sevgisizliğin soğuk kıskacında yanlızlığa mı yüklenmeli, yanlızlığı yaşamak mı aslında derin yaralar bırakan … Yanlızlık paylaşılmaz derken aslında kalabalıkların içindeki yanlızlık mı paylaşılmayan yoksa yanlızlığın içindeki yoğun duygular mı paylaşılan…
Herşey bir yana birde anlaşılmaz olan toplumsal kompleksimiz ve bunun beraberinde getirdiği kendini ispatlama çabası. Yağmurdan sonra selin bıraktığı çamur gibi içine gömüldüğümüz çamur mu yüreklerimize sülük gibi yapışan…
Ülkede yaşanan yokluk içinde mutlu olma telaşıyla varlık içinde aptalca deneyimlediğimiz yokluk…
Dünyanın başka yerinde kaç çoçuk açlık ve sefalet içinde daha senesini doldurmadan, gözlerini hayal kırıklığı içinde kaparken hayata, bir oyuncak için verilen astronomik rakamlar mı insanca yaşamak…
Doğan günle güneşi selamlarken var olmanın dayanılmaz hafifliğini hissetmeli insan derken, dünyanın bir başka yerinde şu an benim bulup beğenmediğim yemeği bulamamaktan ölen insanların farkında olmamak mı doyumsuzluk…

Ah bu gelgitler yok mu?
Beni paramparça eden,
Yağmur damlaları gibi,
Yüreğime yağan duyguların yoğunluğu…
Beni sonbahar yaprakları gibi savuran acımasız rüzğarlar
Duyun sesimi…

Kertenkelenin Aşkı

Japonya’da yaşanmış gerçek bir olaydır.
Evini yeniden dekore ettirmek isteyen bir Japon bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk bulunur. Duvarı yıkarken, orada dışardan gelen bir çivinin ayağına battığı için sıkışmış bir kertenkele görür. Adam bunu gördüğünde kendini kötü hisseder ve aynı zamanda meraklanır da kertenkelenin ayağına çakılmış çiviyi görünce.
Muhtemelen bu çivi 10 yıl önce, ev yapılırken çakılmıştır. Nasıl olmuştu da kertenkele bu pozisyonda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamayı başarmıştır? Karanlık bir duvar boşluğunda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamak çok zor olmalı diye düşünür. Sonra bu kertenkelenin 10 yıldır hiç kıpırdamadan nasıl 10 yıl yaşadığını düşünür- ayak çivilenmiş !!! Böylece çalışmayı bırakır ve kertenkeleyi izlemeye başlar, ne yiyor acaba? Sonra nereden çıktığını farkedemediği başka bir kertenkele gelir ağzında taşıdığı yemekle… İnanamaz!!! Adamı sersemletir gördüğü manzara. Bu nasıl bir sevgi? Ayağı çivilenmiş kertenkele, 10 yıldır diğer kertenkele tarafından beslenmektedir…
Alttaki satırlar ise hikayeyi bize aktaran kişiye ait, Bu hikayeyi ilk duyduğumda çok etkilendim ve aralarındaki muhtemel ilişki türünü düşünmekten vazgeçtim: eş, arkadaş, sevgili, abi,abla,komşu, kızkardeş……. Teknoloji ilerledikçe bilgiye ulaşmamız hızlandıkça hızlanıyor. Fakat insanlar arasındaki mesafe, o da aynı hızda birbirine yaklaşıyor mu acaba?

Söz vermiştin…

Gözlerinde güneşi hapseden çoçuk
Hani…
Söz vermiştin yeşermeyecektin,
Sevginin var olmadığı iklimlerde…
Rüzğarlarla dans eden bulutlar,
Bestelerken ruhunun şarkısını,
Tüm mevsimlerde açacaktı mavi yıldız çicekleri…
Hani…
Sevdanın sarp kayalıklarında,
Korkunun zincirlerini kıracaktın…
Özgürce açarken kanatlarını,
Süzülecektin koca bir yürekle,
Sana bakan uçurumlardan aşağıya…
Hani…
Sevda denizinin görünmez derinliklerinde
İhanetin sarhoş dalgalarıyla,
Köpüklerinde kaybolmayacaktın,
Kumsallara vururken bedenin…
Hani…
Sevdanın yollarında,
Yanacaktın kor ateşlerde…
Ölüm bile sarmalarken seni,
Haykıracaktın adımı sonsuz evrenlere…
Hani….
Söz vermiştin…
Göz kırpacaktı sevdan,
Gökyüzünün karanlığında,
Gülümseyerek parlayan yıldızlara…

                                                   06/01/2010

                                                       01:45

                                                 Mesa/ ANKARA

Senden Sonra…

Yanılgım en büyük yanılgım
Cam kırıkları üzerinde yaşadığım aşk tufanım
Yeni yolculuklara saldırdım senden sonra
Çoğalmalar adına
Dehlizlerden geçtim kentin
Anıların arasında nadasa bırakılmış hayallerin sesini dinledim
Benzerlerine rastladım
Rastlantıları benzettim
Sonu esaretle biten aşk öykülerine uğradım;
Ülkemin özgür kalmış çoğrafyalarında
Okumayan bilmez, gezen orospu olur
Konulu müzaharelerden geçtim.
Yedi cüceleri gördüm metropolün ormanında.
Büyük bir itinayla cadı avına çıkmışlardı,
Birbirlerinden şüphe ederek
Şüpheleri; prensesin uyanmış olabileceği ihtimaliydi
Prenses uyanırsa cadıya dönüşüverecekti
Ve herkese verecekti sihirli kırmızı elmasından bir ısırık
Gördüm cücelerin telaşını, geçtim içlerinden
Delilik elbisemi giydim üzerime; en erdemli halim
Beyaz kadınları gördüm ve kollarına girmiş pinokyoları
Toprakta yerini sağlama almayan ağaçların içini marangozlar doldurur
Ve süper marketlerin hediyelik eşya reyonunda
Gelişigüzel satışa sunulur.
”Tezgaha düşmedi henüz bu tahta oyuncaklar
Kelepire düşünçe daha da ucuzlayacaklar
O zaman alırsın bir yerine beş tane
Bu ablalar yeni oyunlar bulacaklar” dedi mendilci küçük kız
Tuhaf şey geceleri sokakta uyurken
Çözmek hayatın sosyolojik şifresini
Ergen olmamış bir aklın refakatında
Hayretlendim, aldım uykumu ve rüyalarımı
Yoluma devam ettim.
İnançlı evlerinde kibirle ne kadar azaldıklarını
Ne kadar çoğalabildiklerini gördüm.
Tanrı gölgelerinin
Çelişkiyle silüetimi düşürdüm tapınaklarına
Sonunda , vazgeçtim
Gittim günahlarımı çıkardım, kentin aylaklarına
Geceydi ve gidilecek çok yer vardı bu hikayede
Odalarına girdim yerilen, yenilen kadınların
Çığlık çığlığa kadınları gördüm büyük sessizliklerinde
Ne kadar çoktu kalabalıktı her biri kendi içinde
Düşünçelerinde kentin yargıları
Teslim etmeyip anahtarını gizli mabetlerinin
Bekaretlerini saklayıp tendeki siyah noktada
Yanlızlığını bozduran kadınları gördüm.
Tek kişilik sevişmelerden çoğalmalar olmayınca
Her kadın kendinden gebe kalırmış
Her aşk bir orospu doğururmuş
Sonucu ile yürürken şehrin caddelerinde
Geçtim ikiyüzlülüğünden cücelerin
Beyaz kadınların , tanrıların ve solukladığım çağın
Çok gezmenin toplumsal etiketlerini çıkarttım üzerimden

Soyundum, çırılçıplak

Gecede kaldım…

                                      2004/ Aslıhan Aliyazıcıoğlu