Bir Başkadır…

Ağır toplum baskısına karşı koyamadım izledim… Şaka şaka… Ben her zaman “bu sefer olmuş” denilen Türk dizilerine ümitle başlayıp bazılarını bitiririm bile. Her tür çabalamaya saygı ve sevgim var kendiminkiler dahil. Kendime ve çevremdeki arkadaşlara bir bebeğin yürümeyi başarması için sayısız denemeleri, akıl almaz düşme şekilleri olduğunu hatırlatırım.

Bir Başkadır dizisini de övülen bir ingiliz dizisine başlar gibi temiz bir sayfada hevesle açtım ve kendi rekorumu kırıp iki akşamda bitirdim. Tabi bunda bölümlerin 40 dakika olmasının (hep arzu ettiğimiz gibi) payı da vardı ama daha çok beğeni, rahatlama, gevşeme gibi bedensel takviyelerin etkisi oldu.

Diziyi gerçekten başarılı buldum, eminim her izleyen kendi farkında bile olmadığı beklentilerinin esiridir ve duyguları üreten de düşüncelerimiz olduğundan farklı noktalardan diziye çekilmişlerdir. Ben eleştirmen değilim yapım gereği olamam da, sadece dizinin beni tatmin ettiğini, sonunda gerçekten çok belirgin bazı kusurların düzeltilmiş bir versiyonu ile karşılaştığımızı anladım. Çok sevindim.

Dizide  en beğendiğim: Diyaloglar oldu… Sonunda sahte olmayan diyaloglar yazmayı ve oynamayı başarmışız. Bu eksiklik yerli yapımlardaki en gözde konuyu bile silip süpürüyordu.

Burada seçilen konu Türkiye’nin 2000 sonrası değişen çehresinin 20 yıllık süreçteki gizli açık ayrımcılığı ele alıyor. Beni etkileyen bir konu değil açıkçası. Üstelik bu konu işlenirken bilerek olduğunu tahmin ettiğim makyajlar da var, yani yeterince cesur değil.

Devamını oku “Bir Başkadır…”

Gecikmiş bir seyir; Farscape

Farscape,
İkibinli yılların başında gösterime girmiş ve beş sezon devam etmiş bir bilimkurgunun üç bölümünü izledim dün, samimi ve eğlenceli bir uzay macerası izlenimi verdi. Eminim henüz süren başlangıç acemiliği de düzeliyordur ki bu kadar devam edebilmiş.
3. bölümde uzayın bilinmeyen bir yerinde bizimkine benzer bir dünyaya iniş yapmak zorunda kalıyorlar ve orada ne buluyorlar? tam da Jodi Foster’a benzer bir uzaylı meraklısı abla! onunla yapılan konuşmalar bizim gezegendeki hislerimize tercüme olmuş sanki,hep gülümseyerek seyrettim. ve bu arada Kryon’un şu cümlelerini hatırladım:
“There is life in the Universe, dear ones, that is far more advanced than you are. This is because they have been here far, far longer than you. They are far more evolved. I’m not saying they have bigger brains. I’m talking about the fact that they have compassion and wisdom and intelligence far beyond yours. They settled their own peace problems millennia before you did. They look at you, but they have a hands-off policy because you have free choice. They’ve always looked at you. They come and they go and never “announce themselves”. You’ve been seeing many of them for centuries, but they keep their distance because you are not ready yet.”
*
FROST/NİXON
Normalde biyografi izlemeyi tercih etmeyen biriydim ama normal olan ne kaldı ki!
Epeydir biyografi izliyorum ve fakat bu tr bence evrim geçirmiş, eski sıkıcı hallerinden eser kalmamış. Dün gece Frost/nixon filmini izledim ve çok etkilendim. Acaba etkilenen bi tek ben miyim diye şöyle gugılladım baktım ki aynı fikirde olanlar çok, bunlardan biri de ekşisözlükten… İSTERSENİZ TIKLAYIP OKURSUNUZ.
filmde etap etap ilerleyen bir tansiyon ARTIŞI var. Önce fikir geliyor sonra bunun finansmanı gerekiyor ve tabi ehil bir gerçekleştirici takım lazım. Derken taraflar ringte yerlerini alıyor. Maçın/röportajın başında, kurgucu takımın beklentilerine paralel bir beklentim oluşmuştu ve bir hayal kırıklığı oluştu. Nixon tam bir kurttu ve Frost’u bir lokmada yutacağı sanki de belli olmuştu! Fakat filmin bitmesine 38 dk kala bir çöküş ve ardından yeni bir doğum yaşandı.
Güzel filmdi fakat bundan ötesi var; bu film ve Nixon-watergate olayı şimdi bize memleketimizin içinde bulunduğu çalkantılara birçok açıdan referans veriyordu sanki. ilginçti.
*

Devamını oku “Gecikmiş bir seyir; Farscape”

Moonlight -Ay ışığı

Yeni bir dizi başladı; Big Little Lies. İlk bölümünü izledim ve beğendim, bunları “yeni nesil diziler” olarak adlandırıyorum. This is us dizisini andırıyor. Çok kaliteli bir yapım. Başta nicole Kidman olmak üzere bir çok ünlü rol alıyor. Hırslı anneler, iki arada kalan çocuklar, zarif bir mekan, arka plan. tam psikoloji dersi. Madeline’in dediği gibi “nazeketimizle öldürürüz!”
Hakikaten de birini öldürmüşler, ilk bölümde kimliğini öğrenemedik ama oldukça vahşi bir cürüm olmuş. Bu arada yedi yaşında bir kız aynı yaşta bir oğlanın boğazını sıktığını iddia ediyor. Boynunda morartılar var. Oğlan ben yapmadım diyor. Anneler ve taraflar suçlama ve savunmaya girişiyorlar.
Çok mucuk görüntülerin ardında hastalıklı bir şiddet var, ama kim onlar?
*
Moonlight filmini izliyordum da, daha ilk sahneden dikkatimi çekti; Kavgaya, sataşmaya, itilip kakılmaya, küfüre ve kabalığa aynı şekilde cevap vermeyen biri EZİK midir? Ezikliğin kanunu ne zaman ve kim tarafından yazıldı?
Bunun ingilizcede kavramsal karşılığı looser olarak biliyrum. Yani kaybeden! Peki neyi kaybediyorsun?
Efelik taslamayı, lider sayılmayı filan mı acaba?
Yaşayabilmek için mi gerekiyor yoksa?
Belki sadece içe dönüklüktür. Duyarlılıktır belki? Pasiflik mi bu gözü korkutan şey? Yoksa sessizliğin ardındaki güç mü hissedilir de korkulur ondan?
Filmi bitirdikten sonra:
Tam da tahmin ettiğim gibi bir süreç gelişti, spoiller olmasın izlemeyenler için fakat ben Chiran’ın kendi gibi olmak isteyen ve bu sebeple sürüye katılmayan çok cesur bir çocuk ve genç olduğunu anladım. Onun aksine Kev, kendi olmadığını ve yaşamak için aslında hiç de desteklemediği bir tavrı ve arkadaşları kabullendiğini itiraf etti. En azından henüz iş işten geçmeden, henüz otuzunu devirmeden bunu anlayıp yolunu çizdi.
Gördüğüm kadarıyla Moonlight, Oscar yarışında Arrival’ın rakibi olabilecek bir film. Hem de tipik zenci filmlerinin ezberini bozduran bir hikaye.
Veee büyük ödülü de aldın.
Arrival’ı anlayamamış olsanız da, Moonlight’ı anlamanızla huzur bulacağız. Teşekkürler Akademy
not: Bu filmde pek güzel bir kapak açıklama da vardı: çocuğa ibne de denmişti, manasını bilmiyor ve soruyor, cevabı veren yardımcı erkek oyuncu oscarını alan M.Ali şöyle cevapladı: “eşcinsellerin kalbini kırmak için kullanılan bir kelime!”

Büyük Anunnaki İmparatorluğu

Belki önce Büyük Anunnaki İmparatorluğu başlığı ile yayınlanan videoyu izlemek istersiniz, çünkü şimdi onunla ilgili fikirlerimi söyleyeceğim

Şimdilik fantastik-bilimkurgu olan Annunakiler (bana göre) konusunu uzun bir zamandır biliyorum, Sitchin’in ilk kitaplarıyla başlamıştı sanırım ve tabi Sümer tabletlerinin yorumlarıyla şekillenmişti. Bu videoda bilim ve kurgu kısmı ayrılmaya çalışılarak oldukça iyi bir özet yapıldığını söyleyebilirim.
Bu kurgunun Kryon tarafından destekleniyor olması belki de Lee Caroll’un Anunnaki varsayımına inandırılmış olduğunun bir göstergesidir, ya da gerçekten insanlık tarihi ciddi bir değişim geçirecek. Bu olağan bir şey bana göre çünkü zamanı lineer yapının ürünü olarak algılamaya başladığımızdan beri geçmişin de gelecek gibi şu anda şekillendiğinin farkındalığına oldukça yaklaştık. O halde bu konu ya da her konu ile ilgili temel soru şu: Bu kurguyu gerçekliğe taşımaya yani inanmaya hazır mıyım? Bunun gerçek olmasını ister miyim? Bu kurguya geçit vermek ne tür sonuçlar getirecek ve ben bundan hoşnut olacak mıyım?
Daha fazla uzatmanın manası yok, söylemek istediğimin anlaşıldığından eminim. 🙂

Devamını oku “Büyük Anunnaki İmparatorluğu”

Laniakea’nın küçük kız kardeşi

waters deep and meaningful

İlk kitap SKA; Sırıtkan Kırmızı Ay ile Laniakea arasında karşılaştırma yapılmış.    Teşekkürler Nihat Çavdar

“Laniakea’da  polisiye ve casusluk gibi artı unsurlar var. Zaman kayması olayın tamamı değilmiş gibi her şeye rağmen hikaye dünya dışı durumlarda var. İlk kitapta (SKA) olaylar belirli kişilerin arasında oluşuyor ve gelişiyor. Kahramanların çok yakın tanıdıkları bir kaç kişi devreye girerken (L) da hiç bir bağlantısı olmayan kişiler bazı yerlerde devreye giriyor ve hemen yok oluveriyorlar, ya bunlara ne oldu diye düşünmüyorsun. Temelde kurgu (L)da çok çeşitli hale gelmiş ve hiç dağınıklık yok, neredeyse her şey iç içe geçmiş ağ gibi örülmüş. Ama şurada böyleydi de gibi bir şey uyandırmıyor. Hikaye sonuna kadar bir bütünlükle devam ediyor. Yani ilkin tadına daha bir lezzet katılmış.!

NİHAT ÇAVDAR