Sirius yıldızı…. 2 devam

önceki yazı için tıklayınız

Sirius A ve Sirius B yıldızlarını refere eden Google haritası ve gökyüzü haritasından gelen görsel verilerin sansürlenmesinde neler oluyor?

Sözü geçen bu iki (aslında üç) yıldızın bu aşikar değişiminin yalnızca küresel teleskop şebekesindeki bir arıza olduğuna bizi ikna etmek isteyen bilim topluluğunun inkarına rağmen, gerçek görmemiz için orada. Onlar bunun orijinal fotoğraf levhalarının üzerindeki plakalardan birindeki ‘hafif sızıntı’ ile ilgili olduğuna inanmamızı istiyorlar.

Sirius ile ilgili bir şey onların canını sıkıyor. Ama bu nedir? Bu garip fenomen hakkında her türde komplo teorileri ortaya çıkarken, Sirius Yüksek Konseyinin söyledikleri şunlar:

“Açıkçası, fiziksel evrenin dokusu olarak anladığınız uzay – zaman sürekliliği birçok can sıkıcı anormallikler ile doludur – örneğin sizin anladığınız terimlerle: solucan delikleri, yıldız kapıları ve çok boyutlu portallar.

Sirius bunların hepsidir. Üç farklı boyutta tınlayan yıldızların (Sirius A, B ve C) üçlü sisteminde bu, zaman – uzayın kendisini değiştiren karmaşıklıktır. Kozmik goblendeki bu çok geniş vortesklerde her şey mümkündür; gelen ve giden gemiler (fiziksel ve eterik veya holografik), bilinçli formların ve varlıkların üst üste katmanları, her türde görünmeyen frekanslar ve dalgalar ve en önemlisi sizin şu andaki algılarınızın ötesindeki yaşam ve ışığın muazzam topluluğunda bir mercek bulunur.

Bu paralel gerçeklikten gelen fotonik yayınımlar bu alanda sel gibi taşıyor, zaman uzay sürekliliğinin özünü değiştiriyor, fiziksel uzay algısını da değiştiriyor ve ait olduğunuz galaktik ailenin bu bölgesindeki tüm varlıkların bilinci için bir filtre olarak hizmet ediyor.

Bu, kendi güneş alanınızda kanıtlanmaya başlıyor. Uzay gemilerinin gizemli şekilde güneşten veya güneşin üzerinden geçtiği görülüyor ve bilim adamlarınız bunun fiziksel olarak imkansız olduğunda ısrar ediyorlar – ve güneşe uzaktan yaklaşmaya çalışan her şeyin anında tozlaşacağını söylüyorlar. Bu bir yanılsamadır. Şu anda bunu kanıtlayacak dijital resimlere sahipsiniz. Tüm fiziksel evren bir yanılsamadır. Hiç bir şey göründüğü gibi değildir ve Ruhun Kozmosunda her şey mümkündür. Sizin yalnızca sistemde yıldızlar olarak gördüğünüz şeyin hala orada olmayabileceğini kavramak için ışık yıllarında görüşünüze ulaşan ışığın gecikmesi kavramını düşünmeye gereksiniminiz var, o kadar uzun süre ki, onların ışığının size ulaşmasından önce uzayı aşmalıdır.

Bu “fütürist” bilgiye sahip olduklarına inananlar bu ışıkların ardında neyin yattığını anlamanızı istemezler. Bu ışıklar sınırlı dünyanın ötesine ulaşmanızı davet etmek ve sizi yuvaya yönlendirmek için oradadır. Fiziksel evrenin “yapısı” tamamıyla yapılanmamıştır, sürekli olarak mutasyon geçirir, hareket eder – döner.Sizi manipüle edenler bu sınırlamaları aştılar.Onlar şu anda uzayın derinliklerindeler, başka alemlere nüfuz etmelerinin gerçeğini yadsımak ve sizi şaşırtmak için hala  ‘roketlerin havalanması” olaylarında size gösterdikleri çağdışı uzay yolculuğu teatrallerine rağmen.Onlarca yıldır zaman kurgusunda ileri geri yürümekteydiler; başka dünyalarda bulundular – onlarla etkileşim kurdular, hatta  hakim oldular. Diğer evrenleri uzaktan gördüler, gelecek zamana yolculuk yaptılar ve o ‘geleceği’ şu andaki var oluşunuzun hazır olmayan gerçekliğine çekme ağır hatasını yaptılar. Bunların gezegeninizde çok uzun süredir yapılması ve sizin hala yalanlarla uyutulmanız bilinçli varlıklar topluluğunu merakta bırakıyor.

Galaksinizin en büyük ‘ana yolu” olan Sirius’un büyük çok boyutlu kapısında, akıl almaz miktarda giriş – çıkış ve transit geçiş vardır. Diğer realitelerin gözlenebildiği ve oralara seyahat edilebildiği anahtar deliği olarak konumlanmış o ‘yıldızın’ arkasında, bazıları barışçıl ve birlikte çalışan, diğerleri çok iyi niyetli olmayan sayısız uygarlıkların ticareti görülebilir ve yadsınamaz. Kendi gelecek benliklerinizi algılarken, onlar o “kapının” diğer tarafında görünüyor olabilirler! Hayal edilebilen ve hayal edilemeyen her astral varlık kapıdan geçebilir ve form tezahür ettirebilir – yüksek boyutların ışık varlıklarından, mekanik “bilinçsizliğin” vitesiyle sızan kollektif karanlık sızıntı. Bu sayede, ıstıraplı hiper – teknolojinizin çoğu Dünya realitesine nüfuz eder.

Gözlerinizi gökyüzünde tutun. Yıldızların, güneşinizin, uzayınızı paylaşan gezegensel varlıkların değişimini göreceksiniz ve güneşinizin yüksek titreşimli öze dönüşümünün senfonisinin uyumlu şekilde ve tam olarak yönetildiğini – İlahi Yaradılışın temposunda çalındığını – bilin. Kendi şüpheniz, gelecek korkunuz ve karanlık güçlerin ışığı yok etmeyi başarabileceği hükmünüzden başka hiç bir şey sizi körleştiremez. Sonuç bu değil… Gaia’nın ortaya serilen hikayesinde, ışık hüküm sürer. Bundan sonra da böyle olacak.

Bizler Sirius Yüksek Konseyiyiz.”

Copyright © Patricia Cori 2012

(Çeviri: Saffet Güler)

sirius çok ilgimi çektiği için bu kez DOGON larla ilgili devam edeceğim, takipte kalın, bildiğiniz ek kaynakları yorumlara yazın lütfen

Biraz da benden özet haber

Sosyal medyadan takip etmeyenler için ufak tefek haberler:

Tabi en önemli, üç aydır yoldaşım olan yavru kedi (şüpheliyim) Sri evimize gerçekten ismi gibi ışık ve bol enerji getirdi. Işık/Aşk aynı şey işte. Üç ay önce geldiğinde:

 

Ve bugün, şimdi:

çok işim var çoook, bir dakikam boş değil maşallah.

Bunları niye aktarıyorum?
Lütfen kendinizi, olayları bu kadar abartmayın çünkü bildiğimizi sandığımız şeyler bile bu kadar çokken bilmediklerimiz, hatta asla bilemeyeceklerimiz var!
Alın size minik bi örnek, kutupyıldızı
😉 bi okuyun, hayat uzunluğunuzla kıyaslayın falan filan 🧐

Polaris yıldızı, kuzey yarımkürenin kutup yıldızıdır. Polaris’in “kutup yıldızı” adını alma sebebi, daima kuzey kutbunun bulunduğu yönü belirtmesidir. Kutup yıldızının sürekli kuzeyi gösterme nedeni, kuzey yarı kürede Dünya’nın dönüş ekseni doğrultusuna çok yakın bir noktada yer almasıdır.
Elbette, Dünya küresel olduğu için, Polaris sadece kuzey yarımkürenin kutup yıldızıdır. Güney yarımküreden görünen yıldızlar farklıdır ve bu bu bölgede belirgin bir kutup yıldızı yoktur. Bunun yanı sıra, kutup yıldızı, sanılanın aksine gökyüzündeki en parlak yıldız da değildir. Hatta oldukça sönük bir yıldızdır ve ışık kirliliği fazla olan büyük şehirlerde neredeyse görünemez. Sıklıkla; #çobanyıldızı aslında yıldız olmayan, çok parlak görünümlü Venüs ile karıştırılabiliyor
Polaris her zaman Kuzey Yıldızı değildi. Bundan sonra da sonsuza kadar Kutup Yıldızı olarak kalmayacak. Dünya’nın ekseni zamanla değişiyor. Yıldızlar zamanla hareket ediyor. Polaris’ten önce Alpha Draconis olarak bilinen #thuban vardı.
13000 yıl sonra çoban kalır mı bilmiyorum fakat çoban yıldızımız #vega olacakmış

Rüyada kedi görmek yorumu

Rüyalarla ilgili tabir sitelerine baktığınızda bir sürü şey görebilirsiniz. Ama şimdiye kadar okuduğum en bilimsel, en psikolojik rüyada kedi görmek yorumunu aktarmak istiyorum size.

Rüyada görülen bir kedi, kadınların bilinçaltındaki bebeklere karşı olan güçlü duygularla ilişkilendirilir. Kadınlar genellikle “doğum” ile ilgili dürtülerinde kedilerin simgeleştiği rüyalar görürler.

Kadınsı bir sembol olan rüyalarda görülen kediler de genellikle dişil gizemle ilişkilidir. (Kediler Mısır, Fars, İskandinav, Yunan ve Japon kültürlerinde kutsal hayvanlardır.) Kediler, bir erkeğin veya bir kadının kişiliklerinin anima veya dişil yönlerini de temsil edebilir. Ayrıca bir kadının cinselliğiyle de ilişkilendirilebilirler. Örneğin, rüyada görülen kedi agresifse, tırmalıyorsa veya üzerinize atlarsa cinselliğiniz veya çocuk arzusu ile ilgili karışık duygularla ilgili zorluk belirtisi olabilir.

Rüyada bir kedinin görülmesi bağımsız bir ruhu, kadınsı cinsellik, dişil enerji, yaratıcılığı ve gücü sembolize eder. Aynı zamanda talihsizlik ve şanssızlığı da temsil eder. Rüya sembolü, sizin bir kedi sevgilisi olup olmadığınıza bağlı olarak farklı bir öneme sahiptir. Kedi birisinin size karşı aldatıcı veya hain olduğunu gösteriyor olabilir. Eğer kedi agresif ise, o zaman dişil yönünüzle ilgili problemlerin olduğunu gösterir. Eğer rüyanızdaki kediden korkarsanız, o zaman dişil enerjiden korktuğunuzu gösterir. Rüya kederli olmanın metaforu veya dertli ve kötü niyetli biri olabilir. Kuyruğu olmayan bir kedi görürseniz, o zaman bağımsızlık kaybı ve özerklik eksikliği anlamına gelir.

Devamını oku “Rüyada kedi görmek yorumu”

Emir demiri kesiyor mu?

Emir demiri kesiyor mu?
Örneğin babam, anneme fareden korkmayı yasaklamıştı! Çocuk halimde bunu anlayabilmem pek mümkün değildi ancak gerekçesini hatırlayabiliyorum: “çocuklarının fareden korkmasını engellemek istiyordu”
Ben bu etkilenme yaşını geçmiştim herhalde (+6) fakat kardeşlerime yararı dokunmuş olabilir.
Neden kuştan korkulmuyor da fareden korkuluyor?
Çünkü kuş evin içine yanlışlıkla girse bile çıkmak isteyen bir hayvan oysa fare evin içinde kalmak istiyor.
Bu meseleyi çözmek istiyorum.

Örneğin kobay olarak neden kuş değil fare kullanılıyor?

  • Bülent S belki de kuş un beynimizdeki kodu veya çağrışımı hoşumuza gidiyor,fare için de tam tersi…şimdi hedef ikisini aynı ölçüde birbirinden farksız görebilecek bir bilinç düzeyi mi?

    Sibel Atasoy ‎”kuş beyinli!” derler halk ağzında velakin biz yine de ona özeniriz sanırım kanatlarından dolayı.

    Rüya Güya Farenin genetik yapısının, insanınkine yakın olduğunu duymuştum.

    Hanife A biz, bizden önceki atalarımızın (soy ağacımızdaki ) genetik mirasının tümüne sahipsek, yani soy ağacının tamamıysak önermesinden yola çıkarsak şöyle diyebiliriz..fare kemirgen bi yaratık ve muhtemelen çok eski çağlarda barınma açısından çok korunaklı yaşayamayan insanlara bu anlamda bir rahatsızlık ve korku vermiş olabilir..bu da doğal olarak günümüz de bize benzer duygular yaşatıyor.( bu arada çözmen gereken meselenin fare mi yoksa emir demir mi olduğunu anlayamadığımdan fareden girdim ben olaya:)) genetik yapıları insanla ileri düzeyde benzermiş de ondan.wikipedi

    Sibel Atasoy Her ikisi de 🙂 Ancak fare&kuş konusuna öncelik verelim. Açıklaman gayet tatminkar fakat biz zırh gibi evler yapmışız bunlar hala içeri giriyor! Farelerin kişilik elde etmekle ilgili bir vizyon ya da beklentileri mi var acaba diye sallıyorum şu an
  • Hanife Altuntas insanlara bu kadar genetik yakınlıkları varsa, bi kişilik elde etme konusunda vizyona girmiş olmaları beni şaşırtmaz doğrusu.
  • Hanife Altuntas mick mouse çizgi filmi geldi aklıma..kız arkadaşı, evi vs vardır ya..hatta başka fareli çizgi filmler..farelerin kişilik kazanma yolundaki gayretlerine sanırım insanların da katkıları olmuş gibi:)
  • Sibel Atasoy Hanife ilginç bi yere geldik! Acaba insan, bir üst basamaktan el alırken kendi yerine geçecek olanı fare olarak mı belirledi!!?
  • Rüya Güya Biz, bizim evimiz diyoruz ama, aynı zamanda ev olarak bellemiş olan farelerin, hamam böceklerinin, karıncaların… da evi. Biz onları öldürerek soykırım yapıyoruz.:()

    Elvan E Farenin tükürük enzimlerindeki bir madde anestezik olduğu için uyurken insana zarar verebilir.Eski ahşap evlerde kedi beslenmesi fareler yüzündenmiş..:)) Şimdi kedilere vefasızlık ediyoruz…

    Hanife Altuntas ya aslında şu anki halimiz pek farelerden farklı değil..yani onlarda sürekli bi barınak derdinde..sürekli çiftleşme ve çoğalma istekleri var..geniş gruplar halinde yaşıyorlar ve karınlarını doyurabilecekleri verimlilikte bölgeler seçiyorlar..söylediğin olasılık için , yani insan basamağı boşaldığında orayı dolduracak tür açısından neredeyse eksiksiz bir seçenekler bence..

    Hanife Altuntas bu arada, “fareler ve insanlar ” kitabındaki insan fare dostluğunu unutmayalım..geleceğin inşasında önemli bir vizyon filizi de bence o kitap içeriği

    Sibel Atasoy ben o kitabı unuttum herhalde çocukken okumuştu
  • Sibel Atasoy zaten tam burada bi yol ayrımına gelmiştim: sadece korkudeğil iğrenme duygusu beslediklerimize bakalım. iğrendiklerimiz fare ve belki hamam böceği! diğerlerinde böyle bi iz yok. Buna ne diyeceksiniz? İnsan psikolojisi geride bırakmaya çalıştığından korkmaz iğrenir! Başka örneklerle beslenmesi gereken bi hipotez tabi bu
  • Hanife Altuntas korkmak bi şekilde aynı mecralarda olmayı gerektiriyor sanırım..iğrenmek ise, tümüyle bünyeden dışarı atmanın en ideal yolu.
  • Rüya Güya Bunlar öğrenilmiş korkular ya da tiksintiler. Yani ailelerin yetiştirirken aşıladığı hisler. Bizim hamam böceğine yaklaşımımız tiksinti ve korku ile olurken, uzak doğu da çerez gibi yiyorlar.

    Sibel Atasoy o halde uzakdoğu insanı ya da afrikalı ile beyazların bi farkı olmalı. Ttam burada bi de kan guruplarına bakarsak belki bilmeceye bi ipucu sunar
  • Hanife Altuntas beyazlar teknolojiyle çok daha erken tanıştılar ve kendilerini doğadan çok fazla soyutladılar bence..bi afrikalı yada uzakdoğulu için aynı şeyi söylemek pek mümkün değil.beyaz insan çok uzun nesillerdir bu halde ve çocuklarını da bu şekilde yetiştirdi.
  • Turan Erdal O insanlarin farki besin secmede olmali. Eger bir toplum neyin yararli neyin zararli oldugunu belirliyorsa zararli olani herhangi bir sekilde yasaklar. Buna günah da denebilir, ya da tiksinti veya korku ile de ondan uzak durmayi ögretilebilir.
  • Sibel Atasoy e eski ırk afrikalı deniyor. 0 gurubu kan

    Hanife Altuntas ural dağlarında çin hindistan moğolistana kadar olan bölgede de B grubu.

    Rüya Güya Son yapılan araştırmalar, bebeğin daha anne karnındayken, annenin tüm korku ve kaygılarını almaya başladığı söyleniyor. Yani, doğduğumuzda korku ve kaygı virüsü kapmış olarak doğuyoruz.

    Sibel Atasoy Bir kanın RH negatif olarak nitelendirilebilmesi için alt guruplarının olmaması gerekirmiş! Alt gurup antijenleri? Ne demekse
  • En basit anlatımı şurda : http://www.saglik.im/antijen-2/ ilginç olan kelimenin yapısı değil mi? antijen antigen! Yani gen’i nötürleyen yoksa o kan gurubuna negatif mi deniyor?
  • Tuhaf bi şey geldi benim aklıma. Negatif kan gurupları, savaşı içerde yapamıyor (çünkü antikor oluşturamıyor) böylece dışarda yapmak zorunda kalıyor olabilir mi? Şimdibunun fare ile ilgisi ne diyenler olabilir. Kişiliğimize girişinden iğrendiğimiz şeyler diyelim onlara bi an için!
  • Hanife Altuntas bu tam bir akıl oyunu oldu şimdi:) herkes gibi ben de bi dondum kaldım..bu nasıl bi mekanizmadır ki diyorum, hem halef olacaksın, hem de bünyeye almayacaksın..istemeden isteme gibi bişi sanırsam
  • Sibel Atasoy yanlış anlamış da olabilirim. Zaten neden bu akıl yürütmeleri milyonlarca insanın bulunduğu bir ortamda sesli düşünüyorum ki! Kendilerimden alternatif fikirler bekliyorum. Bir an için negatif kan gurubu olan yakınlarınızı düşünün ve onların genel tutumlarına göz atın, bakalım neler bulacaksınız
  • Hanife Altuntas kendi kendine saldıran kendini düşman gören bir sistemi düşün.tıp hala buna bi çözüm bulabilmiş değil..tek yapabildikleri, bağışıklık sistemini baskılamak ki bu da dışardan gelen antijenlere karşı bu defa da antikor üretememe dış etmenler nedeniyle de hastalık oluşmasına neden olma gibi bi durum yaratıyor. şöyel bi fark olabilir sibel..dışarda yaparsan düşmanın düşmanındır..ama içerde olunca “sen de mi brütüs” durumu oluşabiliyor:)
  • Hanife Altuntas bu arada negatif kan grubu genel toplamın sadece %15 imiş. bu da enteresan
  • Sibel Atasoy o halde dünyanın%85 inin değişik düzeylerde hasta olmasına şaşmamak lazım! Bunlar savaşı içerde yapıyolar 🙂
  • Hanife Altuntas burada sistem kendi organlarını, dokularını bi yabancı gibi algılayıp onlara saldırıyor ve ölümüne mücadele ediyor. süpersin sibel:) aynen öyle ..insan kendi kalesine suruna ölümüne topla tüfekle saldırırsa olacağı bu..ben de pozitifim mesela..dışarda savaşmayı beceremediğimden, içerde amansız bi mücadeleye davet çıkarmışım..bak nasılda aydınlattı beni bu tartışma..:)
  • Hanife Altuntas ama tabi bir araştırma iyi olurdu..negatif kan gruplarında bu tarz bağışıklık sistemi hastalıklarının görülüp görülmediğine dair.
  • Sibel Atasoy evet, doktorlar lütfedip bizler gibi sıradan ölümlülerin ne düşündüklerine arada bakarlarsa 🙂
  • Hanife Altuntas ‎:) bakmıyorlar sibelciğim inan bunu artık kesinlikle söyleyebilirim:)
  • Sibel Atasoy savaşın büyüğü içte yapılıyor ancak bunu içle alakalı çalışanlar görüyor belki de

    Hanife Altuntas ‎”genetik miras” nerede başlıyor, tüm bu fiziksel iç savaşlarda ne kadar etkisi var, bu da önemli bence..belki de atalarımızın çözemediği bir düğüm bünyelerimizde bize her daim kendini hatırlatıyor.

    Sibel Atasoy Tekrar fare konusuna dönecek olursak (işin ucunu bırakmaya niyetim yok!), kedinin doğal fare düşmanı olmasına da bir bakalım derim
  • Hanife Altuntas ahhh konu benim en sevdiğim mevzuya geldi nihayet, kedilerrr:)

    Sibel Atasoy evet uzmanı konuşsun biz dinleyelim, yani bi kedi alıyosun fare derdinden toptan kurtuluyorsun. Peki bunun bedeli nedir?

    Hanife Altuntas kediler sezgileri güçlü varlıklar…belki de yukarda bahsi geçen, insan türünün basamakta ki yerini farelere bırakması konusunda bi öngörüleri oluştu..ve bundan tür olarak pek hazzetmiyorlar..bu açık değil tabii.onlar da bizim gibi alışkanlıklarından vazgeçmek istemiyor olabilirler.

    Hanife Altuntas kediye köle olmak:)

    Sibel Atasoy öyle misiniz
  • Hanife Altuntas tüm kedi sahipleri öyledir.kedilerle eşit ilişki kurmak çok zor..aslında ben çoğu zaman bunu bizden kedilerin talep etmediğini bizim gönüllü olarak köle olduğumuzu düşünüyorum.

    Sibel Atasoy kedileri sizler kadar tanımam mümkün olmadı. Bildiğim kadarıyla kedi aynı zamanda kuşun ve balığın da doğal düşmanıdır fakat karada yaşayan tür olduğundan gücü fareye yetiyor. Doğru mudur?
  • Hanife Altuntas kesinlikle, evet kanatları ya da yüzgeçleri olsa neler yapabilecekleri malum

    Sibel Atasoy kim kimle mücadele ediyor ve özellikle onu yiyorsa orada bi aynılık yok mudur?
  • Hanife Altuntas aydımmm:))) kediler farelerin müstakbel basamağına talip diyorsun..
  • Sibel Atasoy tersi bence (çünkü fare kedi yemiyor), kediler köpeklerin basamağına talip olabilir, fareler kedilerin. Fakat o kısmı bi an için unutmak istiyorum. Fare kendi düşmanını bir diğer düşmanı olan insana sevdirmeyi başardığı için gerçekten de dikkatimizi hak ediyor galiba
  • Sibel Atasoy misafir misafiri sevmezmiş ev sahibi hiç birini :))))

    Hanife Altuntas erkeklerin köpeklere daha yakın, kadınların da kedilere daha yakın durduğunu hepimiz biliyoruz. burdan bişi çıkabili
  • Turan Erdal ‎”kim kimle mücadele ediyor ve özellikle onu yiyorsa orada bi aynılık yok mudur?” Aslinda buna aynilik denilmez, buna “zayif özelliklerin ustalasmasi” denir. Cünkü fare kediye yenmemek icin “kacma özelligini” daha da iyilestirmek isteyecektir ve kedi de fareyi yakalamak icin daha iyi avci olmaya calisacaktir. Birinin sarf ettigi effort digerinin eforunu da peskistiriyor. Biri gelistikce digeri de gelisiyor.
  • Sibel Atasoy Evet ve insan bariz biçimde avcılık yönünü seçmiş görünüyor!
  • Sibel Atasoy Bu arada daha çok yakın zamanlara kadar kediden fare kadar korkan çok kadın vardı

    Hanife Altuntas hala var sibel..adını bile duyduklarında bi tuhaf oluyorla

    Sibel Atasoy Ha bi de kölelik durumunu söylemişsin ki bu bence sahiplik ile ilgilidir. Bi şeye sahip olursan otomatikman onun kontrolüne girersin. Biraz üstünde düşünelim, ya da tam tersine düşünmeyi keserek ara verelim. Ben yürüyüşe çıkıyorum.

Saygı ve sevgi

ANIN YANSIMALARI: Hayvanlar, bizlerin “konular” olarak adlandırdığımız süptil duyguları tetikleyen önemli aynalardır. Kedilerle ilgili ilk deneyimim 1980’in kışında başladı. Kendime sadece geçici olduğunu söylememe rağmen kurallara karşı gelerek onu evde tutmaya karar verdim. Ve böylece, Tigger ve ben aile olmuştuk.
Hemen yeni arkadaşımı evdeki “yasak alanlara” saygı duymasını öğrettim. Koltuklar, tezgâhlar ve buzdolabının tepesinden uzak durması gerekiyordu. Hepsinden önemlisi ben işteyken bütün dünyanın onu görmesi için cam içlerinde oturamazdı. Her gün eve geldiğimde onaylanmış bölgelerden birinde onu uyurken buluyordum. Gizli ilişkimizde her şey mükemmel yürüyordu.
Bir gün eve her zamankinden erken geldim. Dairemin kapısını açtığımda Tigger mutfak lavabosunun yanındaki tezgâhın üstündeki derin uykusundan uyandı-bu, kesinlikle yasak olarak belirlediğimiz alanlardan birisiydi. Hemen aşağı atladı, yataktaki yerine döndü ve benim ne yapacağımı beklemeye başladı. Meraklanmıştım: Bu bir kerelik bir olay mıydı yoksa her gün ben evden çıktıktan sonra olanların bir işareti miydi?
Kedisi olan arkadaşlarla konuştuğumda, kedisi olan herkesin zâten bildiği bir şeyi öğrendim: Bir kediyi eğitemezsin! İstisnalar olmakla beraber, kediler kedi gibi davranır. Yüksek yerleri severler ve en yükseklerine tırmanırlar-tezgâh üstleri, buzdolapları ve cam içleri gibi yasaklanmış alanlar olsa bile. Siz varken sizin kurallarınıza saygı duymakla beraber, yalnız kaldıklarında kediler kendi dünyalarını yönetirler.
Belki de tesadüfî olmayarak Tigger’la yaşadığım zor zamanlarda, işimdeki sıkıntılarla olan paralellik dikkatimi çekti. Hâttâ yöneticiliğini yaptığım kişiler bana Tigger’ın yaptığının aynısını yapıyorlardı. Projelerle ilgili talimatlarımı dinlemiyorlardı.
O akşam daireme girdiğimde Tigger gene mutfak tezgâhının üzerindeki yasak alandaydı. Ve bu defa bana baktığında yerinden bile kıpırdamadı. Çıldırmıştım!
Koltukta oturup bana neyin gösterildiğini düşünürken Tigger’ın kurallarıma karşı “saygısızlığı” ile iş arkadaşlarımın bana benzer gibi gelen davranışları arasındaki paralellik dikkatimi çekti. Aynı anda olmakla beraber birbiriyle bağlantısız gibi görünen deneyimler, hem Tigger hem de iş arkadaşlarım bana kendimle ilgili önemli bir şey göstermişlerdi.
Yaptıklarımız ve dünyada olanlar arasındaki ilişkiyi fark etmemizin ne kadar önemli olduğunu Asya’daki gizli kabileler üzerine yapılan antropolojik çalışmalardan anlayabiliriz.
İnançlarımızın anında başkalarıyla olan ilişkilerimize yansıdığını gördüğümüzde, aynalarımızın ilkini deneyimliyor oluruz; ve bu da anın aynasıdır. Ancak bazen anın aynası yaptıklarımızdan daha süptil bir şey-yaşamımızda yargıladıklarımızı-gösteriyor olabilir.
İlahi Matriks / The Divine Matrix-Gregg Braden / 2007

Başkalarınına oldukları gibi olmaları için izin verdiğimizde ve bunu hep yaptığımızda kendimize saygısızlık etmiş olmaz mıyız? Velev ki “ben ve başkaları” bir illizyon olsunlar, bunu yaşayacağım ana kadar bu illizyon gerçektir. O halde ben ve başkaları (!) arasında saygı dengesini iyi kurmalıyım; ne başkasını ne de kendimi küstürmeyeck orta yolların-parayla değil sırayla- bi formulünü bulabildiğim ölçüde huzurlu olacağım ve huzur vereceğim demektir.