Açken Diplama işe yaramaz

#şehirdenindimköye zamanı bile elden kaçıyor korkarım, fotoğraflara baktığınızda #megakent faciasını anlamak hiç de zor değil zaten!


az önce arkadaşım Zeynep, Antalya ile İstanbul’u karşılaştıran samimi bir yorum hatta soru göndermişti ve benim de çenem açıldı, dedim ki

Bu olayın tabii hem fizik hem metafizik sebepleri var; İstanbul’un aurası çok karışık ve çok kirli çünkü aslında bütün Megakentler buna benzer durumda berbat! Gürültü korkunç düzeyde bunu uzak semtlerde mesela benim gibi yaşayan insanlar çok fazla hissetmeyebilir fakat kulakların duymaması geri plandaki Megakent gürültüsünü silmiyor yani aslında onu duymasakta duyuyoruz ve bu durum feci bir stres yaratıyor , dijital frekans kirliliği en üst düzeyde, herkes ilaç kullanıyor herkes hasta herkes sinirli. Günün üç 4 saatini yolda geçiren insanları düşün bunlar için hayat çekilmez durumda fakir fukaraları hiç bahsetmiyorum bile. Ayrıca toprak ile bağlantısı kesik yirmi milyon insanın elektrik düzeyini hesap dahi etmek istemem. Büyük şehirler kültürel anlamda da aynı zamanda paçozlaşır! Gelelim metafizik durumuna şimdi bu bizden daha yüksek boyutdaki varlıkların negatife boyutlu olanları için Megakentler adeta bir cennettir çünkü kendi gelişimleri için gerekli bütün hünerleri bir biçimde burada uygulama alanı bulurlar. Burası yönetimdeki insanların da katkısıyla siyasi arenanın en depresif olduğu, küresel gücün en iddialı ve manipülatif etki gösterdiği yer. Dünyanın bu anlamda merkezi konumunda!

Devamını oku “Açken Diplama işe yaramaz”

Kız Kulesi

Birbirinden farklı onlarca öyküye sahip olan bu efsanevi kule, aslında görünmez ve küçük bir adacık olan kayalığın üzerinde yükselir. Kuleye “Kızkulesi” adını Türkler verdiler. Daha önce Damalis, Leandros gibi isimlerle anılan bu şirin yapı, birçok efsaneye konu oldu. Bir rivayete göre, bir falcının baktığı falda, kızının yılan tarafından sokulacağını öğrenen imparator, sevgili evladını ölümden kurtarmak için bu adaya saklar. Ancak, gönderilen bir incir sepetinden çıkan yılan, yine de zavallı kızı sokar ve öldürür.

Kızkulesi ile ilgili bir başka efsane, Hero ve Leandros adlı iki aşığın hazin öyküsünü dile getirir. Efsaneye göre Hero, Afrodit Tapınağı’na bağlı bir rahibeydi ve aşk ona yasaktı. Kızkulesi’nde yaşayan Hero’ya aşık olan Leandros, yüzerek her gece yüzerek adaya gelir, ona aşkını fısıldamış. Gece karanlığında güzel rahibenin yaktığı ateş Leandros’a yol gösterilmiş.

Ancak, fırtınalı bir gecede rüzgâr meşaleyi söndürmüş ve Leandros yolunu yitirerek karanlık sularda boğulmuş. Bunu öğrenen Hero da kendisini Boğaziçi’nin soğuk sularına atıvermiş…

Bu efsanevi kule ile ilgili Osmanlı’nın da bir öyküsü olacak elbette. Bir başka efsane kahramanı olan Battal Gazi kuleyi basmış; tekfurun kızını ve hazinelerini alarak Üsküdar kıyısındaki atına atlayıp hızla oradan kaçmış. Eskiler derler ki “Atı alan Üsküdar’ı geçti” sözü buradan türemiştir…

Bunu biliyor muydunuz?

Bu kule, Bizans döneminde gözlemeviydi ve gelen geçen ticaret gemilerinin kontrolü burada gerçekleştirilirdi. İstanbul’dan, Sarayburnu önlerinden bu adaya da bir zincir çekiliydi, tıpkı Halic’e gerildiği gibi! Türkler İstanbul’u aldıktan sonra, eski kule yıktırılıp yerine yenisi, ahşap olarak yapılmış. 1719da bu kule yanınca, bina yeni baştan ve taştan inşa edilmiş. 18. yüzyıl sadrazamlarından Hekimoğlu Ali Paşa, 1755 yılında Sultan III. Osman tarafından bu kuleye hapsedilmiş. I. Mahmut’un saray kızlarağası Beşir’in de boynu, Kızkulesi’nin dalgaların dövdüğü kayalıklarında vurulmuş. 1839 Tanzimat Fermanının ilanından sonraki yıllarda bir süre karantina işlevi gören Kızkulesi, yakın zamanlara kadar deniz feneri görevi
yaparken, günümüzde özellikle turistlere hizmet veren bir İstanbul güzelliği olarak hizmetini sürdürüyor.

Ayasofya Efsaneleri Bitmez

Doğu Roma ve Osmanlı imparatorluklarının, hem yükseliş hem de çöküş dönemlerine tanıklık eden, tarihinin en önemli dini eserlerinden biri olan Ayasofya; gerek Bizans gerekse Türk kaynaklı pek çok efsaneye konu olmuştu. Ancak günümüzdeki Ayasofya’nın, burada yapılan ilk kilise olduğunu düşünmek bizi yanıltır.

Tarihçi Sokrates’e göre 15 Şubat 360 tarihinde burada inşa edilen ilk kilise bir bazilikaydı ve eski bir Roma tapınağı üzerine kurulmuştu. M.S. 4O4’te yanan bazilikanın yerine yapılan ikincisi, İmparator II. Theodosios döneminde 10 Ekim 415 yılında ibadete açıldı. 13 Ocak 532 yılındaki ünlü “Nika İsyanı”nda bütünüyle yanan kilisenin yerine, aynı yıl, İmparator I. Iustinianos’un (Jüstin-yen) emriyle günümüze kadar ayakta kalan Ayasofya’nın inşası başlatıldı.
Devamını oku “Ayasofya Efsaneleri Bitmez”

İstanbul – Körler ülkesinin karşısına kurulan kent

Kentin kuruluşu üzerine rivayet muhtelif. En ünlüsü ve bilineni Megaralı göçmenlerinin yolculuğu. Bir de Evliya Çelebi’nin anlattığı var ki, tadına doyum olmuyor…

Efsaneye göre, Koressa’nın oğlu, Yunanistan’ın Megara kentinden genç Byzas, yandaşlarıyla birlikte, bölgedeki baskılardan kurtulmak, yeni bir kent kurmak ve özgürlüğünü ilan etmek için yola çıktı. Her şey iyiydi de, kent nerede kurulacaktı? O çağda, bilinmeyenleri bilinir kılan birisine, Delfoi kentindeki kâhine danıştı genç adam. Delfoi kâhini gideceği yeri tarif etti; “Kentini kuracağın yer, körler ülkesinin tam karşısında olacak.” Byzas yola çıktı, aradı taradı, körler ülkesi diye bir yer yoktu. Sonunda, mola verdikleri bir deniz kıyısında, karşı sahile baktı ve bağırdı: “Bu insanlar kör mü, burası varken orada oturulur mu?”. Delfoi kâhinini hatırladı genç adam; “Körler ülkesinin karşısında kuracaksın kentini.” Körler ülkesi, günümüzün Kadıköy’üdür!

İstanbul’dan çok yıllar önce kurulmuştur “Khalkedonia”, yani Kadıköy. Byzas; ordusuyla gelip soluklanmak için durduğu şimdiki Sarayburnu’nda, manzaranın muhteşem görüntüsünden adeta büyülenmişti. Khalkedonia’nın neden “Körler Ülkesi” tanımlamasını hak ettiğini anlamıştı artık. Çünkü, böyle cennet benzeri bir yer dururken, tam karşıda ve korumasız bir yerde kent kuranlar, ancak kör olabilirlerdi! Ol hikâye böyle. Temelleri Sarayburnu sırtlarında atılan kente, kurucusunun adı olan Byzas’tan dolayı, “Byzas’ın kenti” anlamında “Byzantion” dendi…
Devamını oku “İstanbul – Körler ülkesinin karşısına kurulan kent”

Şaşırtan bu yeni rüzgarı hissedin

Az önce ellerimi yıkarken, koca kalıp yeşil sabunu küçük avuçlarımda döndürmekte zorluk çekerken, gülümsedim, köşelerden köşelere çevir Sibel dedi iç sesim, hemen dediğini yaptım ve anladım ki böyle yaparsam en kısa sürede, tüm köşeler ve kenar çizgilerinin keskinliği, sivriliği ilk eriyenler olacak ve sabun hala büyükken amorflaşacak, kolayca ele avuca gelecek, el yıkamak kolay ve zevkli olacak.

Elimi yıkamaya gitmeden önce de tam şu videoyu dinlemiştim:

Dünyada oturup bunları söyleyebileceğim çok az yer var!. İnsanların inanç keskinlikleri buna izin vermez Ama burada (Türkiye’de) bunlar söylenebilir çünkü katman katman insan medeniyetlerinin, deneyimlerinin üzerinde oturuyorsunuz ve bunları kazıp çıkarmaya yetecek cesaretiniz ve esnekliğiniz var. Bazılarınız bu hayatında bütün bunları keşfetmeye başlayacak. Rüzgarın sesini duydunuz mu? Türkiyede bir rüzgar esiyor, Türkiyede bir tolerans var. Hiç beklenmedik şekilde genç kuşakta bir uyanış var. Şaşırtan bu yeni rüzgarı hissedin çok çok eski ruhlar. içinizdeki şamanı bulun ve bilgeliğinizi takının.
http://audio.kryon.com/en/Turkey-2015-Sat-main.mp3

not: Deyimler sözlüğüne baktım: Elini yıkamak: O şeyden vazgeçmek.miş.  

Bu durumda zorlayandan zevkli olana geçmenin yolunu keşfettiğimi anladım 🙂

*

Otistikler ile ilgili:

Sevgi ve şefkatimizin içinde anlama isteği, öğrenme isteği de olmalı; çünkü korkutucu olan her şeyin doğrusunu bildiğimizi varsaymakla başlıyor. Otistikleri kendi gerçekliğimize bağlama çabası hem onlara hem bize yararlıdır tabi; ancak belki daha da yararlı olan aynı zamanda otistiklerin gerçekliğini öğrenmeye ve onu bu gerçekliğe bağlamaktır, bir gerçeklik ancak böyle dönüşerek ölümden kurtulur!

Tüm tuhaflıkları ve hastalık/ayrıksılık diye gördüklerimiz için de aynı şeyi yapmalıyız bence, yani “dinleme sanatını” uygulamalıyız. Etkin Dinleme, gerçekten sevmektir; çünkü bunu her yaptığınızda artık eski kendiniz değilsinizdir daha kapsamlı bir majör enerji kalıbına geçmişsinizdir.