İskandinav Mitolojisi ve Kelt ritüelleri

İskandinav Mitolojisi, Neil Gaiman‘ın son kitabı. Bu hafta onu okudum. Gaiman’ın tipik tarzı olarak sade bir dille yazılmış, hiç sıkmadan okunacak bir dizi masallardan oluşuyor. Odin’e, Thor’un baltasına iyice aşina olduk. Bana Dede Korkut öykülerini anımsattı. İskandinav tanrılar dünyası da Yunan mitolojisindeki gibi insanlaştırılmış figürlerle dolu! Heyecanları, açgözlülükleri, nefret ve intikamları, aşk/meşkleri hep insansı. Buradan nne  çıkarsıyoruz? Cevabı her bir okuyup düşünene bırakıyorum.Manevi alanlara Yöneliş başlıklı yazıma da göz atmanızı önerebilirim.

*

Black Spot, Netflix dizisi

Dizinin ikinci sezonunu da bitirdim. Yoklukta iyi diziler arasında yer alır. Fransız yapımı, Kelt mitolojisine atıflar bulunan dizide iki konuda büyük şikayetim var:

  1. Bu kadar küçük bir  orman kasabasında her gün mü olay olur?, cinayet, doğa terörü gibi önemli olaylar, sarhoş kavgası değil!
  2. Dizi baştan sona karanlık çekilmiş. Biri artık bu yönetmenlere karanlık çekimle gizem oluşturma modasının geçtiğini söylesin lütfen!

Güzel yanı, muhteşem orman manzaraları ki karanlıktan pek seçilmiyor, orman yolları ve oldukça iyi kurgulanmış karakterler. Oyunculuklar iyi. Bence seyredilir. Üçüncü sezonu olacak mı onu anlayamadım, sonu mışırıklı bırakılmış.

*

Otherhood – film

Bu karanlık dizinden sonra şöyle hafif bir komedi izleyeyim derken karşıma çıktı. Baktım eski Medium dizisinden hayranlığım baki kalmış patricia arquette oynuyor, seyredeyim dedim. Gerçekten de sıkmadı, eğlenceli, hafif ve kısmen de eğitici bir film olmuş. Neresi eğitici derseniz, evlenme yaşına yaklaşmış oğulları olan orta yaş grubuna adım atmış kadınların arkadaşlıkları ve oğulları ile kuracakları ilişkideki belirsizlik ve kararsızlıklar ön planda, işte bu hususlarda iyi tavsiyeler bulabilirsiniz.

*

I Origin

Devamını oku “İskandinav Mitolojisi ve Kelt ritüelleri”

Sarsılmış Hissediyor!

Evet sarsıldım çünkü Nuh filmini izledim. Beni sarmayacagini dusunerek vizyona girdiginde seyretmemistim, ustelik Russell Crowe’u da severim. Neyse ve bu sozleri yazarken ayni anda seyretmekte oldugum I Origins filmindeki kiz şöyle dedi: “tanri rolunü oynamayi seviyorsun degil mi?”
Galaksiler aşkına!! Onu tam ben soyleyecektim nuh’a ve kız repligimi aninda çaldi! Fakat burada dehset bi ironi var, o bunu bilim adami rolu oynayan kocasina diyordu, ben de peygamber rolu oynayan Russel/Nuha demek üzereydim.
Hayir hayir her sey bu kadar eszamanlı olamaz, hem ne geregi var!
Hayir hayir önceden bileyim, ya da ben yaptim oldu, hem ne fark eder 🙂

Yaratımın ikili doğası, varlık alemi, hiçlik alemi gibi birçok insanı düşündürmüş konular var. Bizler insan olarak sadece belirli aralıkları algılayabilenleriz ve bu limitler değişse , artsa azalsa bile algımız her daim varlık aleminde olur (Bakınız BKÖ ve oyun kuramı), bu sebeple konuya pratik değerler açısından yaklaşmak kafidir. Bu başlıktaki ana fikir, tanrı rolü oynamanın tehlikeli olduğuna dair fikir birliğine varıp, kardeş kardeş yasamaya gönüllü olmak 🙂

Ayrıca şu da var, henüz lineer düşünce sisteminden çıkamamışken, paralel gerçeklikleri, çok boyutluluğu, sonsuz sınırsız şimdiyi yaşamıyor ve sadece hayalini kurmak için debeleniyorken tanrı konusunu önümüze koymak resmen yeni doğmuş bebeğin önüne ispatlanması mümkün olmamış bir matematik teoremi koymak gibi oluyor. Adım adım ilerlemek lazım. Tabi cahil cesareti diye bir şey var örneğin benim BKÖ böyle bir şeyin sonucudur. Neyse ki iddiacı, dayatıcı bir yapım yok, BKÖ ile arama hep biraz mesafe koymuşumdur. Fakat aradan geçen 11 yılda bakınız biraz değişmişim :))))

Alın size mesaj!   Mesajlar frekanslar olarak alıcısı açık herkese çarpıyor, peki o ne diyor? İşte o, alıcının şifre kırıcısına bağlı. Tanrıdan, uzaylıdan ya da arka bahçenden gelsin fark etmez, zaten varlık alemindeki her şey titreşmekte ve her an iletişmekteyken, alıcı olanın da verci olanın da deşifre işlemininin sorumluluğunu, yani kendi rolünün katkısının sorumluluğunu %100 alması şart. Yoksa işler sarpa sarıyor   https://www.youtube.com/watch?v=pGeWBiLVn8g 

Örneğin frekanslar, benim alıcıma ses olarak değil görüntüler olarak çarpar, ilk zamanlarda tek bir kare olurdu ve istediğim kadar orada durur ve onu incelememe imkan verirdi, sonraları iş çığırından çıktı hahahahahahaha görüntüler film kareleri gibi hızla art arda düşmeye başladılar ve bazen hız o kadar yüksek olur ki her kareyi yakalayamazsın tıpkı filmlerde olduğu gibi. Bu akış saatlerce sürer, hatta ben kesmezsem sanki durmazmış gibi gelir fakat hiç denemedim kesmemeyi. Benim de burda bi hayatım var değil mi? Uyumam lazım, dinlenmem,, şifre kırmam lazım falan filan… Yani ben bu detaylı akışa vizyon diyorum ve bütünlüğümün henüz lonomla bilmediğim bir konumundan geldiğini düşünüyorum ve onları paylaşırken de adına bilimkurgu diyorum. Yalnız şunu belirtmekte yarar var ki, bu vizyonları başkalarıyla paylaşma isteği gerçekten yoğun oluyor, bununla baş edemiyorsun, ben medyumların işlevlerinin de benzer bir mekanizma olduğunu sanıyorum.