Anon ve Karanlıktan Sonra

Anon

“Anon”, herhangi bir mahremiyetin, cahilliğin veya anonimliğin olmadığı bir dünyada geçiyor. Bu dünyada şahsi anılarımız kaydediliyor ve neredeyse hiç suç işlenmiyor.
Bir insan bu sistemin içinde adsız ve kimliksiz olup, üstelik sistemin içine girebilirse neler olur?
Androidlerden değil insaninsanlardan bahsediyoruz, insanın gözüne girilip onu izlemek mümkün mü? Anılarını silmek nasıl olur?
Fena bir film değil bence, oyuncular da iyi.
*
You Were Never Really Here”, Cannes’da Lynne Ramsey’ye En İyi Senaryo ödülünü getirirken, Joaquin Phoenix’e de En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandırmış
Çocukken baba şiddeti gören, ezilen ve sonrasında yine şiddet dolu bir hayat süren Joe, mesleğini geride bırakmış ve hayatını, seks ticareti için kaçırılan kızları kurtararak kazanmaya başlamıştır. Yozlaşmış New York senatörünün kızını kurtarması için kiralandığı zaman ise bir komplo ağının içine sürüklenir.
Bu derece dram ve şiddeti hiç gürültü çıkarmadan anlatıyor yönetmen, usulca ve içe işleyerek. Ben çok beğendim
*

Franny and Zooey ile başlıyoruz haftaya

Black Lightning
Bugün ilk bölümünü izledim (Digi verdi yoksa haberim yoktu diziden). Merak ettiğim şu oldu acaba bu dizi Süperman ya da flash veya bir de okçu vardı ismini unuttum, onlar gibi hafif konular ve süper kahraman idolüyle mi devam edecek yoksa V for Vandetta vari derin içerikli, Amerikanın zenci problemine(zenciler problem demiyorum, ciddi nefret ve ayrımcılık konusunu kast ediyorum) gerçekten eğilmeye niyetli mi?
Belki amerkada epeydir oynuyordur ve durum açıklığa kavuştur bile, bilen varsa da söylesin vakit harcamayalım. şu an pek yorgunum ve konuyu araştıramıyacağım. iyi geceler.
*
Chef
Şef (aşçı) filmlerini hep sevmişimdir. Bu da en keyiflilerinden biri . Şef olmak isterdim mühendis olmak hatta kuaför de olmak isterdim. Mesele bi şeylet yaratabilirken sevinç duymak beğendirmek mutlu etmek faydalı olduğunu her hücrende duyumsamak😀 neyse ki kendi mesleklerimde de bu hazzı alabildim değilse ölmeye hiç de hazır olmazdım.
Not:Ayrıca kendi otelimin restoranında beş yıl aşçılık yaptım, ingilizler yaptığım her şeye bayılırdı. Evde de yemek pişirmeyi severim, hiç bir çorbamı tekrar edemem, her biri bambaşka bir şey olur. Lezzetlerini ben seviyorum, yiyenler de öyle söyler.
*
Franny ve Zooey
Salinger’i depresyonda olanlar hatta ihtimali bile olanlar okumasın. Olay yok ama sayfalarca süren mektuplar ve konuşmalar var. Adam müthiş. Ancak bir oğlak böyle mizah/zeka ve mükemmelci olabilir diye geçiriyorum içimden okurken. Sonunda merakım galip geldi (bu arada ocaktaki zeytinyağlı pırasaya da bakmam gerekiyordu) kalkıp internetten baktım, bingo! 1 Ocak 1919
Kitabını az önce bitirdim, ruh halim şu an bu kitabı anlatmaya uygun olmadığından (Ursula öldü, ben zaten hastaydım) hislerimin çoğuna tercüman olan Ekşi yazarlarından Pati’nin düşüncelerini aşağıda aktarmakla yetiniyorum şimdilik. Fakat bu böyle ortada kalmayacak söz veriyorum. İnsan böyle bir kitap yazıp da bir kaç ateşli cümle ve daha fazla küfür duymamayı bekleyemez. Niye hatırlatıyorsun tüm bu dünya şeylerini ki bize! Neden üzüyorsun neden uyandırıyorsun, neden neden neden? Geri zekalı mıyız biz?

Devamını oku “Franny and Zooey ile başlıyoruz haftaya”

Enerji ve Bilinç

Bilinç, enerji değildir, yanlış anlamaları düzeltelim. Biz bunu bir BAK (Birleşik Alan Kullanımı) sseansında çok açık biçimde deneyimlemiştik ve şimdi Adamus da bu kavramları yeniden ele almış, açık ve net olmuş, şöyle ki:

“Enerji yaratıldı-nefeslendi-diyelim. Enerji, bilincin tutkusuyla nefeslendi. Bilincin tutkusu, hissediştir -ve ben burada insan sözcükleri kullanıyorum- ama bilincin tutkusu, varoluş hissinin duyumsal deneyimidir. Bu bilincin tutkusudur-bu duyusal histir, bu deneyimseldir- “ Hey. Ben varım!” İşte, tam orada olan tutku budur.Kendi varoluşunun tutkusu- kendi var oluşunu bilmek ve onu hissetmek- enerji yarattı, kendisinin dışında enerji yarattı”

Enerji boldur ve birebirdir.

Enerji birebirdir.  Bununla demek istediğim, tutkuya birebir yanıt verir. O birebir, tutkuya yanıt verir. O, zihne, onun tüm düşüncelerine,  yalnızca çok az, çok az yanıt verir. Görüyorsunuz aslında endişe ve korku gibi şeylerde, hedef ve planlarınızı düşünmekten, faturalarınızı ödemeyi düşünmekten daha fazla tutku var. Hedef ve planlarda ne kadar az tutku var anlıyorsunuz değil mi? Ama korku da var- Hah! Onda belli bir tutku var. Bir ifade var, duyumsal bir ifade var. Enerji birebirdir. İyi ya da kötüye aldırmaz. O, bilmez.

Zihnin enerji tarafından gözü korkutulmuştur, yıldırılmıştır. Zihin, onu anlamadığı için birebir olarak realitenize gelen enerji düzeyini kısıtlayacaktır. Onu ağına düşüremez. Çabalamasına rağmen, sahiplenemez.. Oh! Ve o çabalar, çabalar ve çabalar.Evet, zihin enerji tarafından oldukça gözü korkutulduğu için kepengini kapatır. Zihin, diğer gözü açmama konusunun bir parçasıdır.

Zihin… Yeniden ifade edeyim. Uyku uyumanızın nedeni, zihninizden çıkmak. Eğer zihnin bu kadar ağına düşmüş olmasaydınız, uykuya ihtiyacınız olmayacaktı. Bedenin gerçekte uykuya ihtiyacı yoktur. Hayır, çünkü burada oturabilir , hemen şimdi tazelenebilirsiniz. Bedenin uykuya ihtiyacı yok, zihnin var.
Evet, konuya dönelim. Enerji birebirdir ve tutkunuza yanıt verir. Evet, enerjiyi getirenler olarak, onu ne getirecek? Tutku. İstek. Evet.

Biraz çelişki yaratıyor – eh, büyük çelişki – çünkü tutkunuza karşı güvensizlik var. Geçmiş deneyiminiz- geçmişteki sevgi deneyiminiz… Saçmalık. – Çünkü geçmiş deneyiminiz der ki;  “Evet ama ben tutkumu ifade ettiğimde, batmıştım.” Öyleyse? Öyleyse? Öyleyse? (Adamus kıkırdar) Evet!  Yeniden batacak mısınız? Sorun değil. Sorun değil. Körler dünyasında mı yaşamak istiyorsunuz? Yoksa farkında olanların dünyasında mı yaşamak istiyorsunuz? Bu kadar basit. Eğer körlerin dünyasında yaşamak istiyorsanız, evet o zaman sizi etkileyecektir. Ama farkında olanların dünyasında, bu sorun değil. Çünkü bunlar, farkında olanlar, tutkularını severler, ifadelerini severler.

Tutku sönmüştü. Zihin tarafından, hipnoz tarafından, programlama tarafından bunaltılmıştı.  Ve nihayetinde siz, ruha sahip bir varlık olarak,  Ben-im varlığı olarak, tutkusuz bir realitede yaşamaya devam edemezsiniz. En nihayetinde yapamazsınız. Yapamazsınız. Bu, sizin varoluşunuzu öldürmeyecektir. Kendinizi oradan almak için, havaya uçurmak zorunda kalacaksınız ve buna gerek yok.

Ama hayır, göreceli olarak tutkusuz bir realitede yaşadığınızda ne olur? Böyle biri ne yapar? Drama yaratırlar. Tutkunun, sahte bir biçimi olarak çok miktarda drama yaratırlar. Ama bu tutku değildir. Tutku değildir. Bu, körler dünyasında yaşamaktır.” (Adamus)

Hımmmm… Oysa biz dramaları ve onların kahramanlarını tutkulu insanlar sanıyorduk. Nedir dramatörle, tutkulu insan arasındaki fark? Sanki bana sıradan insanla savaşçı arasında bi durum gibi göründü bu. Neyse biz biraz daha dinleyelim Adamus’u:

“Enerji fedakârdır.
Enerji size hizmet etmek ister ve her hangi bir gündemi yoktur. Cehenneme giden en hızlı trende misiniz yoksa cennete gitmek için kanatlar mı takıyorsunuz, aldırmaz. Enerjide yargılama yoktur. Yargıya sahip olamaz çünkü fedakârdır. Size gündemsiz olarak hizmet etmek için buradadır, ayaklarınızın dibindedir. Herkes tarafından kullanılabilir.

Enerji boldur, birebirdir ve size hizmet için buradadır.

Evet, bunlar enerjinin temelleri. Lütfen bunları hatırlayın.

Enerjiye ilişkin olarak çok fazla yanlış anlama var. Birçok kişi enerjinin dağıtıldığını veya canlı olduğunu zannediyor, başka bir yerden, başka bir şeyden azar azar dağıtıldığını düşünüyor.

Ölümden sonra yaşama inanmayanlar, temel olarak enerjinin, kendi akıllılıklarından ve manipültif olmalarından meydana geldiğine inanıyorlar. Bir çeşit ölümden sonra yaşam olduğuna inananlar ise, enerjinin genellikle kendilerinin ne kadar iyi ya da kötü olduğuna dayalı olarak ya bir grup melek veya tanrı ya da İsa Mesih tarafından dağıtıldığına inanıyorlar. Hiç biri doğru değil.  Enerji aldırmaz. Gündemi yoktur. Evreni havaya uçuracak olsanız bile da aldırmaz. Görüyorsunuz, enerji basitçe tutkunuza yanıt verir.Böylece, yarın evren atomlarına ayrılabilir ama bilinç ve enerji –gerçek enerji- buna gerçekten aldırmaz.

Kim aldırır? Kim aldırır? Zihin. Zihin. Buna insan bilinci diyelim.
Bilirsiniz, bir şey hakkında gerçekten heyecan duyduğunuz ve şeyler hakkında düşünmediğiniz bir gün, sadece yataktan kalkarsınız ve “Yaşıyor olmaktan dolayı heyecanlıyım! Bu gezegende, onun bütün iyilikleri ve kötülükleri ile Var-ım. Sorun yok. Ben..(derin nefes) Ben varım!” dersiniz. Bu enerjinin girdaplanarak geldiği zamandır. O          ”Vaaayy!! “ anıdır. Sonunda gözlerini açıyorlar ve enerji burada, zevkinizin mutlak hizmetinde, daima hizmette. Güzel. Evet, bunlar ana hatlar, lütfen bunları unutmayın” (A)
Biz bunu zaman zaman hatta sık sık yaşıyoruz değil mi dostlar. Hele Yaşayan’ın anıları daha oldukça taze. YENİ’den Doğanlar da öyle. “Ben o ben’im süperimmm… Zıpla hopla yakala”
Yok yok yeni bi bireysel gelişim metodu keşfetmiş filan değilim. Bu çok basit, metod deyip de hakaret etmeyelim. Tek kusuru var, kolay unutulur olması.