Rüyada kedi görmek yorumu

Rüyalarla ilgili tabir sitelerine baktığınızda bir sürü şey görebilirsiniz. Ama şimdiye kadar okuduğum en bilimsel, en psikolojik rüyada kedi görmek yorumunu aktarmak istiyorum size.

Rüyada görülen bir kedi, kadınların bilinçaltındaki bebeklere karşı olan güçlü duygularla ilişkilendirilir. Kadınlar genellikle “doğum” ile ilgili dürtülerinde kedilerin simgeleştiği rüyalar görürler.

Kadınsı bir sembol olan rüyalarda görülen kediler de genellikle dişil gizemle ilişkilidir. (Kediler Mısır, Fars, İskandinav, Yunan ve Japon kültürlerinde kutsal hayvanlardır.) Kediler, bir erkeğin veya bir kadının kişiliklerinin anima veya dişil yönlerini de temsil edebilir. Ayrıca bir kadının cinselliğiyle de ilişkilendirilebilirler. Örneğin, rüyada görülen kedi agresifse, tırmalıyorsa veya üzerinize atlarsa cinselliğiniz veya çocuk arzusu ile ilgili karışık duygularla ilgili zorluk belirtisi olabilir.

Rüyada bir kedinin görülmesi bağımsız bir ruhu, kadınsı cinsellik, dişil enerji, yaratıcılığı ve gücü sembolize eder. Aynı zamanda talihsizlik ve şanssızlığı da temsil eder. Rüya sembolü, sizin bir kedi sevgilisi olup olmadığınıza bağlı olarak farklı bir öneme sahiptir. Kedi birisinin size karşı aldatıcı veya hain olduğunu gösteriyor olabilir. Eğer kedi agresif ise, o zaman dişil yönünüzle ilgili problemlerin olduğunu gösterir. Eğer rüyanızdaki kediden korkarsanız, o zaman dişil enerjiden korktuğunuzu gösterir. Rüya kederli olmanın metaforu veya dertli ve kötü niyetli biri olabilir. Kuyruğu olmayan bir kedi görürseniz, o zaman bağımsızlık kaybı ve özerklik eksikliği anlamına gelir.

Devamını oku “Rüyada kedi görmek yorumu”

Beat Zen, Kurumlaşmış Zen ve Zen-devam

Önceki bölüm için tıklayınız

Suçluluk duygusu ve kaygı, oyunun gizliliğini devam ettirir.
Bir zen deyişi şöyle söyler: Satoriye (aydınlanma) ulaştığın o an, yapabileceğin tek şey iyi bir kahkaha atmaktır. Uyanış konuşmasından tıklayınız.

Doğayı nasıl algılayacağımızı bilsek, Tanrıyla doğa arasındaki çatlak anında yok olacaktı. Çünkü diye devam eder Watts; Onları ayrı şeylermiş gibi gösteren tözlerindeki farktan değil, yalnızca kafamızdaki yarıktan kaynaklanıyor.

Dalınç(kuan)/meditasyon, “sürekli şimdi”de ne olup bitiyorsa hepsini yoğun bilinçle izleyebilmektir. Dalınç, bir amaçla/bir şeyler elde etmek için yapıldığı zaman meditasyon olmaktan çıkar.

Her şey basitçe gösteriyor ki; sonuç odaklı edimlerimiz,doğal olanla halihazırda olan büyülü dansımızı çökertici etkendir. Numerolojide bu durum 4 sayısının dersine denk düşmekte, bunu hatırlayıp gözlem yapmak konuyu daha iyi anlamayı sağlayabilir. (Benim notum)

Cinsellik, insan yaşamının ayrı bir bölüğü değildir. Cinsellik insan yaşamının gerekli kıldığı her türlü ilişki üzerine ışığını saçar. İnsanın doğayla olan ilişkilerinde özel bir tutum ya da düzeydir. Cinselliğin verdiği tat zaten yaşamın içinde var olup da genellikle bastırdığımız “yaşamın tadıyla” içtenlikli bir ilişki kurmaktan başka bir şey değildir. Bu tat, bizim genellikle gerçekleştiremediğimiz “dünyayla özdeşliğimizden kaynaklanmaktadır.

Beyaz bulutlarla kızıl ağaçlıklar arasında
Büyük sükunun türküsünü çağırarak bir ağızdan,
Yaşayalım birlikte.
Çin şiiri

*

O sonsuz kaynak; hani olmadığınız rolünü oynadığınız, sıradan günlük bilinç denilen deneyimin içinde. Saklambaç oyunu :) Alan Watts!ın sesinden dinlemek için tıklayınız.

*

Evrenden farklı olduğun hipotezinde bulunduğun an, ondan üstün olmak istersin!
Ben ve diğerleri, ön ve arka gibidir. Bunu anlamadığın sürece sürekli rekabet etmen kaçınılmaz.

Devamını oku “Beat Zen, Kurumlaşmış Zen ve Zen-devam”

Cinsellik, bilinmeyene ulaşma arzusu mu?

Ve aynı zamanda beklenmeyene aniden ulaşmanın da bir yoludur belki!

Cinsellik, farklı olanı imal etme makinası olarak da düşünülebilir.

Tekvin, “bir tek olanı bölerek, erkeği kadınla sakatlayarak, onları çoğaltmak için başlangıçtaki varlığı yeniden oluşturmaya zorlar” der! Neden?

Neden erkek ve kadın, cinsellik aracılığı ile, bıkıp usanmadan TEK varlığı oluşturmyaa çalışırlar?

Ötekinin sonsuza kadar kovalanışı, türün her kez yeniden birleşmeye yazgılı olduğu o çevrimler dizisi böylece doğrulanmış oluyor.

Size anne ve babanızın genlerinden hangi genetik piyango çıktı?!

Geleceğinizin tasarımları DNAnızda yazıyor mu?!

Bizim bütün insanlık tarihimiz öğretmeye odaklı olmuştur. Fakat modern biyolojiye göre, çevreden gelen talimatları doğrudan doğruya, yani doğal ayıklanmanın dönemeçlerinden geçmeksizin, DNA’nın içine kaydetmeye imkan verecek her hangi bir moleküler mekanizma yoktur. Yani doğa dediğimiz bileşim doğal seleksiyon ile bizi bir asansörde ilerletmektedir.

Bizler ise her şeyi kendimiz biliyoruz,yapıyoruz yanılgısıyla acı ve arzu treninde debeleniyoruz. Oysa kompartımana kurulup, camıyı yarıya kadar açıp, o güzel ritmik ray seslerini dinlerken, mis kokuları koklasak, geçtiğimiz yerleri zevkle seyretsek nasıl olur diyorum ben?

Erkeği kadınla sakatlayarak, zamanı ve dolayısı ile “gelecek” yanılgısını, yani OYUNu olasılıklı kılıyor.

Oyun kötü mü? Hayır… Özellikle oynadığını biliyorsan eğlenceli bile olabilir. Fakat BKÖ’de söylediğim gibi bal yiyen baldan usanır mı?!

Sizler ne düşünüyorsunuz bu konuda?

-2005 yılı günlükten-

Anasının Karnından Dizisi

Sessizlik,cinsellik,soyut

İnsanların her şeyden çok sessizlikten korktukları, konuşma eğilimimizin kendini savunmadan kaynaklandığını ve daima bir şeyleri görmekten, kendine bir şeyleri itiraf etmekten kaçınma temeline dayandığı açıkça görülmelidir.(Gurdjieff)

**

Evrenin bir yaratıcısı, yani ilk olan bir gücün varlığını kabul etmeye yatkınız; çünkü daha iyi bi fikir aklımıza gelmedi. Buna bilim adamları zeki enerji diyor, ben BİR diyorum. Dini inanç sahipleri Tanrı diyor.
Bizim güneş sistemimizin yaratıcısı olan Bir’in sapmış bölümü (sevgi), işe önce ışığı yaratarak başladı, sonra gerisi geldi. Yaratma işlemi esnasında Sevgi (bir‘in sapmışı olan bölümü) , yarattıklarına “özgür irade” verdi.
Özgür irade, seçim yapabilmek anlamına gelir basitçe. İnsanlar seçim yaparak yaratanın işlerine katkıda bulunmaya başladılar, yani birlikte yaratmaya başladılar.
Bu yetki, insan için bir onur/görev dir. Bunun farkında olmak, insanı hem sevince hem de sorumluluğa mahkum eder. (Tıklayınız)
(Not: yılın son günlerinde birdenbire 2005 e döndüm nedense, bi düşünmeliyim galiba nedendir diye! Bu yazımız eskidir ama sitemizin en çok tıklanan yazısıdır, herhalde başlığında cinsellik kelimesi yer aldığından 🙂 Hala aynı fikirde miyim? Bilmiyorum ama ana fikre hala katılıyorum galiba)

**

Kendinizi dayak atmayı, ha bire bıçaklayıp şişlemeyi bırakın yahu! Yetmedi mi? Nedir borcunuz? Kimedir borcunuz? Artık mükemmel biricik, şahane, olağanüstü olduğunuzu kabul edin de kurtulalım.

Sizlere düşman gerekmez zaten!

**

Bir Bilgelik yolundaki savaşçı için her şey kendisiyle başlar ve kendisiyle biter. Bununla birlikte, soyutla ilişkisi onun kibrini siler atar ve o da soyut ve kişiliksiz bir insana dönüşür.

Bir Bilgelik yolundaki savaşçının meşrebi, kendisini etkilemiş ne varsa anısını canlı tutmasıdır; teşekkür ve veda etmesinin tek yolu da şu sihirli edimidir: sevmiş olduğu ne varsa sessizliğinin içinde saklar.

Savaşçı sessizce, yavaşça ve her seferinde az bir parça yemek yer. ( Bir öğünde dört ağız dolusu.

Savaşçıları zihinlerinde yalnızca bir tek şey vardır – özgürlükleri. Ölmek ve Kartal’a yem olmak bir mücadele değildir. Oysa sessizce Kartal’ın çevresinde dolaşarak özgürlüğe kavuşmak, en büyük cesarettir.

Bir Bilgelik yolundaki savaşçı, niyet ile bağlantısı bağlamında dört aşamadan geçer. Birincisi niyet ile pas tutmuş, güvenilmez bir hat kurduğunda. İkincisi bunu temizlemeyi başardığında. Üçüncüsü bunu kullanmayı öğrendiğinde. Ve dördüncüsü, soyutun tasarılarını kabul etmeyi öğrendiğinde. (CC)

**

Sekse dair -6

Konu başı için Tıklayınız

Şu çalışmaya da (BAK) göz atmak isteyebilirsiniz: http://tuvasanat.com/index.php/haberler/yeni-enerji-ve-yeni-bilincte-ask-ve-cinselik-nasil-bicimleniyor-10-12-birlesik-alan-kullanimi-surec-notlari/ Anlaşılmayan hususlar olursa yardımcı olmaya çalışır arkadaşlarımız

ha: sorulan sorulardan ben anima ve animus kokusu alıyorum.

sa: Olabilir soru bana ait değildi, oynayan arkadaşlarımızdan birinindi, bizlere de güzel geldi, hepimizin merakına mucip oldu. Biliyosun ben sadece modere ediyorum, başka bi işlevim yok.

sa: Ben de tanımladığım  bu guruba dahil kadınlardan biriyim ve dün gece biraz kafam dolu yattım, yani standart bi gevşemiş hal olmaksızın ve gece şu rüyayı gördüm(hatırladığım bi iki sahne sadece): Rüyada bi sevgilim varmış (allah hayırlara çıkarsın), tanımadığım temiz yüzlü,  sevecen bi tip. Beni oturduğum koltuktan kucaklayarak kaldırmak (gelinlere yapar gibi) ve beni bi yere götürmek istiyor. Ben de şakayla aman ben ağırım bi yerine bişey olmasın moduyla hemen yanında birlikte bi eve gidiyoruz. Zemin kat bi boş daire. Orada bi gece oluyor sanırım ve duvarlarda acaip tuhaf delice büyümüş kurtcuğa benzeyen daha önce görmediğim iki yaratık var ve bu arada evin duvarlarına su basıyor, her dakka duvarlar biraz daha bozuluyor. Duvardaki bu yaratıklardan bi korkumuz yok nedense. Sonra birden ben şunu söylemeyi akıl ediyorum: yahu ben zaten bu apartmanın tepesinde oturuyorum, ne diye bu her an zarar gören zemin daireye taşınıyoruz ki? Bence bu  evi satın almayalım diyorum. Sanırım yanımdaki kişi de buna hak veriyor, daieden çıkıyoruz. 🙂

ha: Hayrolsun 🙂 Bu bahsedilen kadın grubu için, psişelerindeki animusun animaya baskın geldiğini ya da en azından eşit oranlarda olduğunu söyleyebilir miyiz? animası güçlü kadınlar,( kadınların önemli bir kısmı için bunu söyleyebiliriz sanıyorum ), erkeği “oyunda tutmak için, ona sayısız sorumluluk yüklüyor- en başta çocuk sahibi olmak,bunu da ağamsın paşamsın diye yapıyor..kusura bakılmasın ama bu perspektiften erkeklerin oyunun devamı açısından bir damızlık olarak kullanıldığını düşünüyorum ben.

sa: Bu gurubun çoğunluk olan kısmı için animusun biraz baskınca olduğunu söyleyebilirim sanırım; ama içindeki daha küçük kümeler için dengenin sağlandığını da gözlemledim. Animası güçlü ve animusundan habersiz (burada söz konusu guruba dahil olmayan)kadınlar için gözlemine de katılıyorum.

ha: soru bu noktada daha da önem kazanıyor bence..kendilerine damızlık olarak bakmayan kadınlara karşı erkeklerin bu korkusu neden?

sa: Korkuyorlar mı sence? Burada konuşan bi iki erkek oldu onlar da böyle bişeyden bahsetmediler

ha: https://sonsuz.us/blog/?p=527 bu link tartışmaya katılmak isteyenlere fikir verebilir. Çünkü farkında değiller.zaten oyunun kurgusunu bu kadar mükemmel kılan da bu..mekanizma erkeklere sezdirmeden ve hatta onları pohpohlayarak çalışıyor.çok akıllıca.diğer türlü devamlılığını nasıl sağlayacaktı.

sa: Kim yapıyo erkeklere bu menhus işleri?

ha: yin…aslında yapan yapılan yanlış kavramlar.kaza eseri başlayan oyunun sürmekte olan süreçleri demek daha doğru.

sa: Peki bu kazaen oluşmuş süreçlerde, oyun, yöylediğin uğursuz işleri yaptırmak için kimleri kullanıyor diyeyim o halde

fa: galiba kadınların bu yeni rol değişikliğine erkekler fazla hazırlıksız yakalandığı için gelişime ayak uyduramadılar.onlar karşısındaki kadınların hızla değişitiğine ve geliştiğini görmediler yada göremediler.hala şiddete uğrayan kadın gidip hukuki yollara başvurduğunda adam önce şok olup şaırıyorsa;hala kadın gelişiminin mağara döneminde olduğuna inanıyor demektir.ondan sonra da kadına yönelik genel suçlamalr zinciri başlar.kadının kendi kimliğini bulmaya başlaması ve birey olma kararı az gelişmiş toplumlarda galiba eletroşok etkisi yaratıyor.Erkek hala boşa dırdır yapan kadın bekliyor karşısında akıllı cümleler kadından geldiğinde çok ciddi abondone olma durumu yaşıyor.kadınların mutfakta yemek bahçede çamaşır asan figürünüü beyinlerinden silip atmak çok zor olacak.ama karşısında akıllı cümleler kuran kadına tahammül eden erkekğin gelişmişlik düzeyine de şapka çıkarmak ve tebrik etmek gerekiyor bence.çünkü bu tip bir erkek kadının gelişmesine çok hızılı ayak uyduran erkek demektir.ama iki ayrı cinsin bu kadar güzel ve uyumlu gelişimi dünyaya çok şey kazandırır. Ha. Hanımın olgu tespitine katılıyorum.toplumsal ve çevresel koşullar erkeklerin kendine yeten birey olan kadına bakış açısını bence de derinden etkiliyor.erkekler toplum baskısı denilen şey ile çok ciddi pohpohlanıp şişiriliyor..ama böyle düşünülünce de başka bir durum sözkonusu…o zaman erkeklerin gelişime değilde toplumsal olgulara yani statüden yana oldukları sonucu ortaya çıkıyor…

sa: Birey bilinci gelişmiş kadın ve erkekler arasında kurula-maya-n ilişkilerdi konumuz, eğer böyle irdelemeye devam edersek daha denk bir karşılaştırma yapabileceğiz sanırım. Eğer gerçekten bu guruptaki kişiler birbirleriyle anlamlı bir ilişki yürütemiyor hatta belki karşılaşamıyorlarsa, cinsel ihtiyaçlarını nasıl gideriyorlar?

fa: cevap basit bence yalan söylüyorlar…:)daha doğrusu sert bir cümle kurdum bunu farketttim bunu toparlayayım önce..sadece söyledikleriyle yaptıkları eylemler arasında çok ciddi bir fark var…aslında düz mantıkla baktığımız da yalan olduğu belli ama bu kavramı daha yumuşatarak söyleyeyim..sadece olması gerektiği gibi davranıp olanın peşine takılıyorlar o kadar.. belki birgün olan ile olması gereken arasındaki çizgiyi kalınlaştırabilirsek sorunu çözmek daha kolay olur..bunun için ayırdedebilem yeteneğimizin gelişmesi gerekiyor galiba.

bt: Spesıfık olarak, sadece ıcınde bulundugum bu gruptakı kadınlara bakarsak, ulkemız bır gecıs surecınde. Modern genclık, konzervatıf aıle yapısı. Bılıncımızle kabullendıgımız seylerı bıle, 0-6 yas arasında buyuk oranda sekıllenen bılınc altımız, gızlıden gızlıye reddedıyor. “benım kadınım kendı ayakları uzerınde durabılmelı” dıyen adam, hayatının ılk 6 senesınde bu mesajı almadıysa, yaptıkları ıle agzından cıkanlar celısıyor. Bızım grubumuzdakı kadınlarla olmak ıstedıgını ıddıa eden erkek sayısı ıle, gercekten ısteyen erkek sayısının tutmamasının sebebı budur.. Kendı kısısel gelısımını tamamlamıs, modern bır aılede yetısmıs bır adam, bızım grubumuzdakı kadınların bırlıkte uyumlu ılıskı yasayabılecegı adamdır. Boylelerı az bulunur, gelecek nesıller ıcınse umudum yuksek.

sa: Bt hanım görüşlerinize tamamen katılıyorum ancak erkek nüfusunun azalmasıyla ilgili gidişattan ötürü az bi soru işaretim var, evrenin bu konuda alacağı önlemi ilgi ve merakla bekliyorum. Fa hanım sizin bu son tespitlerinizi anlayamadım, herhalde yazma hızınız düşünce hızınıza yetişemedi 🙂

bt: bızım yetıstırecegımız cocukların bılıncaltları ıle bılınclerı daha az celısecek, buna ınanıyorum ben. Kadınların hıcbır hakkının olmadıgı zamanlar cok da eskı degıl, zamanla ıyılesecektır kalan sorunlar da…Ülkemız kadınları evrım gecırıyor, ama ulkemız erkeklerı ıcın evrım tersıne ıslıyor. Kadınlar 25ınde bu bahsettıgımız “kendı kendıne yetebılme”yı gerceklestırebılıyorken, erkekler ıcın haya…ta atılma, kendı kendıne yetme ve sorumluluk alma yası gıt gıde dusuyor. O zaman kadınla erkegın reel yasları bırbırınden uzaklasıyor. Olması gereken yas farkı acılıyor. Bır erkek bızım 25ımızde geldıgımız bılınc duzeyıne ancak 35ınde gelıyor. Burda bahsettıgım konu “para kazanma” konusu degıl, bu da yanlıs anlasılsın ıstemem. Bu bır durus meselesı…

sa: çözüm önerisi en azından şu an bizim kuşak için somut bişey söylemeseniz de hoş beklentiler içinde olmanız da büyük katkı 🙂

bt: Somut bır tavsıye mı? Etrafınıza bakın, bırlıkte olmanız gereken adam profılıne uyanlar hep dostlarınızdır. Bır dahakı sefere, aynı dılı konustuklarınızı “potansıyel partner” olarak gorebılırsınız.

sa: potansiyel partner nedir?

bt: “potansıyel partner” “partner olma ıhtımalı olan ınsan”dır.

sa: Partner, ortak anlamına gelir, sizce bu guruptaki kadınlar ortak mı arıyorlar dedim. İlginç bi nokta aslında. Bu aradaa 25&35 karşılaştırması yaptığınız yorumu  görmemişim bu konuya kendi açımdan katılmıyorum. Herhalde aynı gurup kadınlardan bahsetmiyoruz. Neden derseniz zaten 29 yaşını geçtiği halde “canlı” kalmış erkek sayısı o kadar azdır ki, mumla aramak lazım. Hangi bu canlılık derseniz, ki sanırım diyeceksiniz, bu işte tam da daha önceki bu konuya ait sohbetlerimizde bahsettiğimiz hekurasla yani ormanın ruhu ile ilgilidir. Tüm sistem erkeklerdeki bu organı köreltmek için kurulmuş bi düzen. Yani bu konuda erkekleri filan suçladığımız yok, hatta ben bu üzüntümü dile getirmek için 7 sene önce koca bi kitap yazdımdı 🙁

bt: cınsel anlamda erkeklerın aclıgı 30’dan once doymuyor, bu yuzden cınsel anlamda bır ılıskı ıcın 30 yas altı tercıh edılebılır, ama yanımızda olacak, bızı tasıyabılecek bır erkek arayısındaysak, o zaman olgun erkek gerekıyor maalesef. Her aradıgınızı aynı kısıde bulmanız maalesef cok zor.

sa: benim “canlılık” dediğim şeyi siz “cinsel açlık” olarak gördünüz. Yaş tesadüfen uygun düştü diyeceğim sadece 🙂

‎bt: 29 yasında bıten “canlılık” nedır pekı erkeklerde?

sa: bu görebildiğim bişeydir ve onu size tarif edebilmem mümkün değil. Sadece bi yerli kültüründe görebildiğim şeye yakın düşen bi duruma rastlamıştım geçen yıl Shabanoyu okurken. Bunu da konu içinde tam dört kez anlattım artık üşeniyorum. Ayrıca bu tespitim (görmem) yine de genellikle ihtiyatlı yaklaşımını içerir çünkü bazen 45 yaşında 75 yaşında canlı erkek gördüğüm de oldu. Çok nadirler. Aslında burada erkekler için kullandığım “canlılık” tabirinden farklı manada da insanların yolda sokakta ölü olanlarını ayırdedebiliyorum. Nasıl yapabildiğimi bilmiyorum. Sanırım kısa süre içinde yeni çağ bilimi bu konuya ışık tutabilecektir.

Bu arada ben arada tekrar tekrar hatırlatmak durumunda kalıyorum, ana konuda belirttiğim gurupları karşılaştırıyoruz, bunu tüm kadın ve erkekler olayı haline getirmeyelim şu an. Üstelik “birey bilinci gelişmiş” kişinin yaşı olmaz, bazısı öyle doğar, bazısı olamadan ölür.

bt: Yok ben “bırey bılıncı gelısmıs” bır kısı olmanın, egıtım ve yetıstırılme tarzı ıle, ıcınde yasanılan cevre ıle “edınılen” bırsey oldugu kanısındayım. Tabı en cok da kısının kendını yetıstırmesı ıle ılgılı…

sa: Öyle doğmayanların (öyle doğmak zaten sadece bi exeption) kendilerini geliştirme ihtimalleri tabi var fakat zorlu süreçlerdir ve dünyanın çoğu bu ayrıcalığı (birey olma) edinebilme ihtimalini çocuklarına devrederek göçüp giderler.

bt: dogustan olabılecegını pek dusunmemıstım, ama mumkun olabılır aslında… Insanlarla ılgılı bılımlerın en zor yanı, kosulları farklılastırarak deney yapılamamasıdır. Bırey olmayı basarmıs bırının bunu dogustan mı basardıgı, yoksa oyle mı yetıstırıldıgı ccok da bılınemez.

sa: Üç gün boyunca devam eden bu sohbetlerden bi kaç fikir edindim, umarım katılan ve izleyenler de faydalanmıştır, bunu umursuyorum çünkü epey zamanımı aldı ve zaman ben-im. Teşekkürler

as: Sibel Hanım, ben de teşekkür ederim bu tarz tartışmalar başlattığınız için, bu konuların tekrar tekrara gündemde tutulup üzerinde düşünülmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.