20 Nisan BAK performansı

Bugün oldukça kalabalık bir katılımcı grubuyla BAK oynadık. Katılımcıların çoğu ilk kez bu oyunu duymuşlardı belki bu sebeple biraz heyecan ve çekimserlik vardı hep olduğu gibi 🙂 Yine de çok eğlendik.

Soru çok derindi, cevabını katiyetle bilemediğimiz bir soruydu. Önerilen üç sorudan oylamayla benim soru seçilmişti ki bu çok ama çok nadir olur.

Birleşik Alana sorumuz şöyleydi: “sonsuz şimdide dışımızdaki her şeyin kendi atıl enkarnasyonu olduğu bilgisini daha iyi anlayabilmemiz için bize gösterebilir misin?

Görüldüğü üzere çok boyutlu bir oluşu bu performansta 3 boyutla anlayıp ifade etmeye çalıştık, her halde tüm zamanların en zor BAK sorusuydu. Gelişmeleri fazla detaya girmeden aklımda kaldığı kadarı ile özetlemek istiyorum. Zaman içinde daha çok ilişki anlayabilmek ümidindeyim.

Oyuna ilk giren rolün ŞEMSİYE olması beni şaşırttı, moderatör olarak bir an bunu reddetmek isteği duydum ancak bilinçli yargımın birleşik alanın seçimini bozmasına izin vermedim. Oyun başladıktan sonra bu sembolün anlamını daha iyi anladık çünkü ikinci rol  olan YAĞMURun, belki onu hayatın başlatan kozmik yağmurun altında, ufak bir yaşam alanı açmak için şemsiyenin tam alan ortasına alınma çabasını görünce rol de anlam kazandı. Oyun süresince başlayan hayatın ki BAK bunu da performans sanatı olarak rollendirmişti! hep şemsiyenin altına sığınması ve diğer rolleri bu alana çekmesi oldukça manidardı. Oyun sonrası değerlendirme seansımızda BAK’In neden rolü doğrudan dünya hayatı olarak değil de PERFORMANS SANATI olarak bildirdiğini sorguladık. Gördük ki hayatta rollerimizi bilinçsizce ve bir diğer rol olan AYRILIK içinde oynadığımız halde çok eski çağlardan beri şifa için kullanılan sağaltım sanatı performans sanatlarında (en bilinen hali tiyatro) roller rol olduğunu bilerek oynanıyordu! Yani bilinçli oynanıyordu. Üstelik bu sanatçıların en ünlüleri rolünü en sahici oynayan ama halen rOl olduğunu unutmayan kişilerden çıkıyordu. Bu  aşamada tüm öğretilerde olduğu gibi özellikle Hawaai şamanlığı ve castaneda’da altı çizilerek defalarca belirtilen bir durumdur bu; rolünün hakkını vermek! Eminim hepiniz hatırlayacaksınız. Oyunun başından beri alanın ortasında en aktif olarak ilişkiye geçen ve oyun sonuna kadar orta alanı terk etmeyen DUALİTE rolü de, hayat tiyatrosunun başat unsuru olduğunu gösterdi.

Yine ilk gelen rollerden biri olan HİSLER, şemsiyenin imkan verdiği alanın çevresine cam bir fanus geçirip oyun boyunca bunu dışarıdan seyretti. Bana avını bekleyen örümceğin ağ kurmasını anımsattı! Sadece bir kez oyun sonuna doğru, ortada kenetlenen ana unsurların üzerine mavi bir şal örttü. Bunu daha sonra; beşinci boyutun ve kendini ifadenin karşılığı ve bu hayat çabasının erişmek istediği düzey olduğuna yorumladık

Devamını oku “20 Nisan BAK performansı”

Uzun bir aradan sonra….

İnsanın ne zaman ne fark edeceği belli olmuyor. Az önce eski bir ses kaydıma rastladım, katmanlar ve miktar arasındaki ilişkiye dairdi. O günü hatırladım. Karamürsel’de bir kafedeydim, Yiyecek sipariş etmiş önümde uzanan körfezi seyrediyordum. Yemek geldi fakat miktar olarak gözüme az geldi, sanki doymayacakmışım gibi bir his duydum. İşte o an “katmanlar” ile ilgili bir ayma yaşadım. Doyma duygum miktarla ilişkili değildi, o şeyin katmanlarına ne denli nüfuz edebileceğimle ilgiliydi! Her şey böyle işliyordu:)
Lineer mi çok boyutlu mu meselesine kadar gider bu katmanlar konusu 
Günaydınnn dostlar

*

Az sonra size anlatacaklarımı ister masal ister kehanet ister bir kişinin yüksek benliği ile teması isterseniz de yalan dolan olarak değerlendirin benim açımdan fark etmiyor ben kafamdaki sorunun cevabını merak ediyorum:
Kryon bir anlatısında, dünyadaki ilk canlılardan pleadesliler tarafından genetikleriyle bilimsel olarak uzun süren bir çalışma sonucunda insan ırkının ortaya çıkarıldığını öne sürmekteydi. İkinci aşama ise o güne kadar bu gezegene çeşitli hayvan ağaç vs bedenlere girmek suretiyle gelen ve mutlu mucuk yaşayan Siriusları bu yeni yapıtları olan insan bedenine davet etmek olmuştu. Fakat Siriuslular bu daveti çok uzun süre geri çevirdiler hattta sonunda Gönülsüzce kabul ettiklerinde dahi kendilerini ikiye bölerek yarılarını bir hayvan bedenine yarılarını bir insan bedenine adapte ettiler.
Şimdi gelelim benim 65000 pesoluk soruma 😀 Siriuslular neden bu geçiş için bunca gönülsüzdü?
(Gerçek bir sorudur hatta mümkün olsa bu soruyla bir BAK yapmak isterim)

*

İnsan bilinci karmaşıktır. Biliminizin İnsan bilincini fiziğin bir dalı olarak düşünebileceği bir gün gelecek. Bunun nedeni İnsan bilincinin bilinen lineer fiziğin kalıplarını veya hatta kuantum fiziğinin kalıplarını izlememesidir. Bilinç, yapısı olan senkronize bir enerjidir. (Sonunda keşfedeceğiniz gibi) Kuantum modellemeye sahiptir, ama mantık kuralları setine sahip değildir. Bunun yerine, bireysel İnsan Varlığının Akash’ından etkilenir. O karmaşıktır ve kendi gündemine, kendi kişiliğine ve iletişim kurma yeteneğine sahip olduğu bilinen tek senkronize ve eşevreli enerjidir. Demiş bir zamanlar Kryon
Ruh için de bir nevi enerji diye konuşulur. Yani normalde ruh deyince ben şöyle anlardım; bi sürü teknolojik aletin var o halde onu kullandığın sürece prize takmalısın! Eğer enerji kesilirse madde işlevsiz kalır. İnsanın bilincinin 3 bölümünden biri aumakuamız (yüksek benlik der batılılar) bizimle ruh arasında ilişki kurar. Yani anladığım kadarıyla ruh bizatihi içimizde değil. Ona bağlanacak bir enstrümana sahibiz. Ruh ise açık biçimde yaratıcı kaynak ile bağlıdır.
İçimize girdiği söylenen şeyin daha süptil bedenlerimiz(daha önce üretebilmişsek) olduğu söylenebilir belki! Duygu/rüya bedeni, Mental beden, ışık bedeni gibi. Bunlar fizik bedeni ölüp dünyanın toprağını oluşturmak üzere dönüşüme girdiğinde çıkıp kendi titreşim bölgelerine giderler.
Bu gün ne kadar gevezeyim, şaştım kaldım. Üstelik söylediklerimin hiçbiri hakkında emin değilim, kanıtım da yok.

“The field” ya da BAK

Altı yıl önce BAK yöntemini bulduğumda ve bunu uygulamaya başladığımızda sonuçlar bizi çok şaşırtıyordu. İnanması güçtü ancak kuantum fiziği kaynaklı bilgilerim beni bütün bu mucize gibi görünen şeylerin olabileceğini, normal olduğunu bana söylüyordu. Evet sanırım tamamen ikna olmuştum ve bu sebeple BAK uygulamalarımızın hepsi bir çok açıdan başarılı oldu, katılanların iyileşmesini, daha önce vakıf olmadıklarını sandıkları alanlarda yeni kavrayışlar elde etmelerini sağladı.
Az önce okuduğum Kryon’un “The field” ALAN isimli yeni konuşmasında bahsettiği şeylerin BAK, yani Birleşik Alan Kullanımı adı altında zaten kullanıyor olduğumuz metot olduğunu görmek beni sevindirdi. Hayret etmedim çünkü sistemin kuantum dolaşıklığından şüphem yok. Konuşmanın orjinali ekte, Türkçeye çevrildiğinde onu da paylaşırım. Aloha dostlar ve BAK oynamaya devammm
http://www.kryon.com/CHAN2016/k_channel16_laguna(s).html

Devamını oku ““The field” ya da BAK”

Hastalık bataklığını kurutmak mümkün mü?

Biyofizikçi Alman doktor Fritz Albert Popp, bütün canlı hücrelerin ışık saçtığı ve ışığın kaynağının DNA olduğuna dair bir makale yayınlamıştı. Makaleye göre DNA birden çok frekans yayınlıyordu. Dr. Raymond Rife ise belli frekansları kullanarak virüs ve bakterilerin yok edilebildiğini bulmuştu. Nikola Tesla insan vücudunun yaydığı frekansları, dış frekanslardan yalıtabildiğimizde hastalıklara karşı büyük bir direnç geliştireceğimizi savunuyordu. İsveçli radyolog Bjorn Nordenstrom, bir tümörün içine bir elektrot yerleştirip doğru akım verildiğinde tümörün eridiğini test etmişti. Dr. Robert O. Becker ise “The Body Electric” adlı kitabında insan vücudunun elektriksel frekanslarını ortaya koydu. Araştırmalar her canlının bir frekansa sahip olduğunu ve dahası hepimizin çevremizdeki frekanslardan etkilendiğini gösteriyor. Amerikalı doktor Bruce Tainio insanların ve gıdaların biyofrekanslarını ölçmüştü. Buna göre sağlıklı bir insan vücudunun 62-68 MHz’lik bir frekans aralığı var. Hastalık ve rahatsızlıklar 58 MHz’de baş gösteriyor.
Makalenin tamamını okumak için tıklayınız, önemli.

Bu yöntemi 15 yıl önce kendi imal ettiği bir cihazla kullanan bir doktor arkadaşım vardı, bizzat şahitlik etmiştim mucizelere. Yani konuya eskiden beti vakıfım ancak bu makaledeki ifadelere bir ilavem var ki bu da hayati bir ekleme bence.
Makaledeki döktorun ifadesiyle “batı tıbbı bataklığı kurutamıyor” ifadesi eksik kalıyor çünkü kendi önerdiği frekansı ayarlayan bu cihaz (scio) ve yöntemi de bataklığı KALICI manada kurutamıyor, iyileşmeler geçici oluyor! Sebebi ise diğer bütün yöntemler (tıp ve alternatif şifa yöntemlerinin hepsi) gibi mevcut durumu tedavi etmesi, sorunun kaynağına gidilememesidir! Yani Lineer tedavilerdir bunların hepsi, çok boyutlu şifa veremiyor.

Devamını oku “Hastalık bataklığını kurutmak mümkün mü?”

Boşluğun Şifası: BAK

Alan Watts’ın şu kısa videosunu seyrettiğimde aklıma gelenler: Tıklayınız

İşte biz Birleşik Alan Kullanımı uygulamasında “bilmiyorum” ile bu boşluk alanı basitçe yakalayabiliyoruz. Hem de çabalamadan, neden? Çünkü KU’muz gerçekten bilmediğine ikna oluyor! İşte şifalanma da bu noktada başlıyor. Reiki aktarımında da yaptığımız basitçe budur “bilmiyorum”, “Ben şu an sadece ara kabloyum” ve sonra o mucizevi şeyler oluyor. Beklentisiz kalabilmek boşluk oluşturuyor, galiba işin sırrı budur. Ne dersiniz BAK Oyuncuları? Sizin oyun deneyimlerinizle örtüşüyor mu bu çıkarımlar?

Henüz bir BAK uygulamasına katılmadıysanız, işte oyunumuzun en yakını, tıklayınız

Ayrıca 13 Cuma günü BAK oyunumuzda bir de sürprizimiz olacak kısmetse 🙂