Kulike’nin şifa amacıyla kullanımı

Kulike’nin şifa amacıyla kullanımına dair 4 aşama:

  1. KOPYALAMAK: Çevrenizdeki şablonlara bilinçsizce uyumlanma anlamında, yani ayna neronlar.

Sibel buna örnek olarak daha evvel bir videoyu hatırlattı. Fransa’da bir yarışma yapılıyor, uluslararası, özgün birkaç reklamcı davet ediliyor. Havaalanında karşılanmışlar, şirkete kadar arabada götürülmüşler. Sonra bir konu vermişler ve onunla hemen o an , o konuyla ilgili bir reklam kampanyası yapmasını istemişler, hepsi ayrı ayrı yapacakmış. Hepsinin işi bittiğinde havaalanından şirkete gidene kadarki yolda gördükleri tabelaları, objeleri, yazıları vs yi reklamcıların önüne getirip koyuyorlar. Aslında özgün bir şey yoktur.

Kopyalama dediğimiz şey, 0-4 yaş arasında çocuklara yerleşen yorumlama sistemidir, onlar tüm ama tüm verileri bomboş bir kağıda kaydeder gibilerdir. Yetişkinlerde geri çevirme filtreleri zamanla oluşmuş durumda. Aynı anda aynı yere çıkınca çocuk 1000 tane öğe kaydederken yetişkin 5 tanesini kaydediyor. Çünkü yetişkinde ben fikri uyanmış, ben ve başkaları olduğunu biliyorsunuz, ayrımcılık haline girmişsiniz, o yüzden yetişkinde özne ayıklama filtresi oluşmuş.

Bunu sadece bilinçli olduğumuz zamanlar için söyleyebiliriz, uykuda olduğumuz zamanlar için değil. Bu insanın özelliklerinden biridir. Bunun böyle olduğunu bilmek önemlidir. Daha az iddiacı daha az eleştirel, daha az yargılayıcı olunur, en büyük kazanç da bunlardır zaten.

  1. TAKLİT : Kişisel gelişim ve güvenliğiniz için çevrenizdeki şablonlara bilinçli olarak uyumlanma. Özenme ve nefret etme yoluyla olur, duygusu fark etmiyor. Taklit, 0-6 yaşlarda daha yoğun oluyor. Bilinç seviyesi çocuk kalmış toplumlarda da aynı yoğunlukta uygulama alanı bulur. Taklit, kişisel olarak kendini geliştirme ve güvenli kılma adına yapılmaktadır.

Konu, sistem, öğreti ne olursa olsun fark etmez ana amacı oluşturmak için pek çok sayıda ve farklı sürelerde çalışan alt programlar vardır. Bunların bazısı 21 güne bazısı 40 güne bazısı daha uzun süreye ihtiyaç duyar. Amaca tam olarak ulaşılması yani dönüşümün tam olarak sağlanması için 7 yıl gibi bir süre gerekir. 14 yılda ise artık o ulaştığın amacın ne olduğunu bile unutursun, çünkü o, sen olursun. 

Eğer kişi not almazsa kendini hep bay Orr durumunda bulacaktır. Oysaki iz sürüp dönüşümünü fark eden insanda teşekkür gelişir, bu noktaya gelme esnasında en ufacık fayda sağlayan arkadaşlara, ustalar defalarca teşekkür edilir hatırlayabildiğimiz için. Hatırlamasak, kendimizi zaten hep öyle sansak , bu süreçte sana bütün bu değişimi sağlayan unsurları da unutmuş olursun, o zaman teşekkür etmezsin, sen zaten hep böyleydin !!!

Teşekkürün yaratıcı yani aumakua açısından önemi büyük, o bundan hoşlanıyor.

  1. ROL YAPMAK: Diğer insanları etkilemek üzere çevrenizdeki ya da zihninizdeki şablonlara bilinçli uyumlanmak. Etkilemek burada ilişki kurmakla ilgili. Anne, baba, öğretmen, patron rolleri ve aynı zamanda diğer roller anlamında. O andaki durumu kendi sorumlukları icabınca yapmak için kullanılır. Bu kişilere verilmiştir ve bir gerçeklik olarak yaşarlar.

Buna 3 örnek:

    1. FRP: fantastik rol yapmak https://www.youtube.com/watch?v=jfqGMC9GpfQ
    2. BAK : Birleşik alan kullanımı. BAK’taki fark rol olduğunu biliyorsun ama rolün ne olduğunu bilmiyorsun, bilinçsiz uyumlanıyorsun. Bunun sebebi de bilincimizle kendimiz aldatıyor muyuz sorusunu ortadan kaldırp kendimizi ikna etmek için rolün ne olduğunu önceden bilmiyoruz.
    3. SANAT: Filmde, tiyatroda oynamak bilinçli olarak insanları etkilemek için takınılan rollerdir.
  1. HALİNE GELMEK: Olduğunuz şeyi değiştirmek için çevrenizdeki veya zihninizdeki

şablonlara bilinçli uyumlanmak. Burada rol yapmak yok. Ben dediğin şeyi değiştirmek, başka bir kişi haline dönüşmek buna Groklama diyoruz.

Devamını oku “Kulike’nin şifa amacıyla kullanımı”

7.ci Prensip PONO

7. PRENSİP PONO: Doğrunun ölçüsü etkinliğidir. (rüya dokuması)

Bir Hawai atasözü der ki: “Bilgeliğini dalganın sırtında sörf yaparken göster”

Bunun bizdeki benzeri: “ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz”.

Bilgeliğini yaptığın iş ile göster demek istemektedir. (her konuda, en basit işlerde dahi)

Şu doğrudur şu yanlıştır şeklinde ayrım yapmazlar. Bir iş, şu anda etkin bir yarar uğruna yapılıyor ise doğrudur.

Dolayısıyla bizim için doğruluk, uygulamanın etkinliğindedir. Şamanlar doktor veya bilim uzmanı olmadıklarını, birer danışman olduklarını söylerler. Savunacakları kesin doğru ve belirgin yöntemleri yoktur. Sonuç almak için fiziksel, ruhsal, zihinsel, duygusal tüm boyutlarda bildikleri tüm yöntemleri ya da o an’ın kendilerine sunduğu hediyeleri kullanırlar, amaç şifalanmaktır. Yöntem yeter ki etkin olsun, sonuç alınsın, etkinse doğrudur.

(Bu yöntem CC’de an’da gerekeni yapmaya denk düşer.) An’da gerekeni yaparlar, bunlar önceden belirlenmiş, kesinleştirilmiş şeyler değildir. Her türlü yöntemi kullanmakta kendilerini serbest bırakırlar, sınırlamazlar.

Şu anda gerek bilimsel sistemden gerekse kişisel gelişim sisteminde uygulanandan çok farklıdır, çünkü benim yöntemim bu, sonuç alınamadıysa sen alamadın, benim yöntemim doğru demezler. Bilim ya da başka dallarda farklı yöntemleri arayan insanlar da var, ancak günümüzde onlar hemen dışlanıp hatta suçlanıyorlar. (şimdilik diyelim)

Batılı bilim insanları, şamanların yöntemlerini uzun süre öğrenmeye çalışmıştır, gözlemleyerek formüle edip dünyaya yaymak istemişlerdir. Ancak gözlemleyerek anlayamazlar, çünkü bunu şamanın kendi de bilmez, formülü yoktur.

Dinlemek ve barış gönüllüsü oluşumuzla ilgilidir yaptıklarımız. Boşluğun nötr alanından yararlanmaktır becerimiz.

Birleşik Alan Kullanımı BAK’taki gibi kendini o an’da serbest bırakıp beklenti olmadan dinlemeye aldığında o nötr alandan kişinin ihtiyacı doğal olarak çekilir. Hoo’ponopono yaparken de beklentide olmadan yapmak lazım. Çünkü lono’nun iyi diye beklediği şey ile bilincinin bütünlüğün iyi diye düşündüğü şey aynı değildir. O yüzden sürekli takip etmemek lazım. Daha iyi olmak adına bir niyetle hoo’ponopono yaparken gözlemlemeyi bir süre için bırakmak gerekir. Çünkü bunu gözlemlemek orada nötr kalamadığımızı ifade eder.
Bir süre, hoo’ponopononun sözlerini ezberlemiş gibi söyleyip, bir şey beklemeden refleks gibi söyleyebilirsek eğer o boşluğun enerjisi bizi iyileştirmeye başlar. Biz konuyu takip etmeyip unuttuğumuz için iyileşme bir an’da –aniden gerçekleşmiş gibi olur; ancak insanlar ne istediklerini unutmuş oldukları için , karşılaştıkları şeyin kendi niyetlerinden dolayı olduğunu fark etmezler ve fark etmedikleri için teşekkürünü de etmezler.

Hem unutacaksın hem unutmayacaksın. Bizim kültürümüzde bu, istemeden istemektir.

Bizler rüya dokumacılarıyız. Buna şamanik şifa diyebilirsiniz. Bu bir tekniğe bağlı değildir. Bu, şamanın davranışları, yaşamı içine gizlenmiştir. Şamana nasıl şifalandırdığını sorsak tarif edemez, en fazla yapsa yapsa vak’a anlatır. Masallar şamanik argümanlardır ve binlerce yıldır insanları eğitmektedir.

Her zaman denenecek başka bir yol vardır.

Devamını oku “7.ci Prensip PONO”

20 Nisan BAK performansı

Bugün oldukça kalabalık bir katılımcı grubuyla BAK oynadık. Katılımcıların çoğu ilk kez bu oyunu duymuşlardı belki bu sebeple biraz heyecan ve çekimserlik vardı hep olduğu gibi 🙂 Yine de çok eğlendik.

Soru çok derindi, cevabını katiyetle bilemediğimiz bir soruydu. Önerilen üç sorudan oylamayla benim soru seçilmişti ki bu çok ama çok nadir olur.

Birleşik Alana sorumuz şöyleydi: “sonsuz şimdide dışımızdaki her şeyin kendi atıl enkarnasyonu olduğu bilgisini daha iyi anlayabilmemiz için bize gösterebilir misin?

Görüldüğü üzere çok boyutlu bir oluşu bu performansta 3 boyutla anlayıp ifade etmeye çalıştık, her halde tüm zamanların en zor BAK sorusuydu. Gelişmeleri fazla detaya girmeden aklımda kaldığı kadarı ile özetlemek istiyorum. Zaman içinde daha çok ilişki anlayabilmek ümidindeyim.

Oyuna ilk giren rolün ŞEMSİYE olması beni şaşırttı, moderatör olarak bir an bunu reddetmek isteği duydum ancak bilinçli yargımın birleşik alanın seçimini bozmasına izin vermedim. Oyun başladıktan sonra bu sembolün anlamını daha iyi anladık çünkü ikinci rol  olan YAĞMURun, belki onu hayatın başlatan kozmik yağmurun altında, ufak bir yaşam alanı açmak için şemsiyenin tam alan ortasına alınma çabasını görünce rol de anlam kazandı. Oyun süresince başlayan hayatın ki BAK bunu da performans sanatı olarak rollendirmişti! hep şemsiyenin altına sığınması ve diğer rolleri bu alana çekmesi oldukça manidardı. Oyun sonrası değerlendirme seansımızda BAK’In neden rolü doğrudan dünya hayatı olarak değil de PERFORMANS SANATI olarak bildirdiğini sorguladık. Gördük ki hayatta rollerimizi bilinçsizce ve bir diğer rol olan AYRILIK içinde oynadığımız halde çok eski çağlardan beri şifa için kullanılan sağaltım sanatı performans sanatlarında (en bilinen hali tiyatro) roller rol olduğunu bilerek oynanıyordu! Yani bilinçli oynanıyordu. Üstelik bu sanatçıların en ünlüleri rolünü en sahici oynayan ama halen rOl olduğunu unutmayan kişilerden çıkıyordu. Bu  aşamada tüm öğretilerde olduğu gibi özellikle Hawaai şamanlığı ve castaneda’da altı çizilerek defalarca belirtilen bir durumdur bu; rolünün hakkını vermek! Eminim hepiniz hatırlayacaksınız. Oyunun başından beri alanın ortasında en aktif olarak ilişkiye geçen ve oyun sonuna kadar orta alanı terk etmeyen DUALİTE rolü de, hayat tiyatrosunun başat unsuru olduğunu gösterdi.

Yine ilk gelen rollerden biri olan HİSLER, şemsiyenin imkan verdiği alanın çevresine cam bir fanus geçirip oyun boyunca bunu dışarıdan seyretti. Bana avını bekleyen örümceğin ağ kurmasını anımsattı! Sadece bir kez oyun sonuna doğru, ortada kenetlenen ana unsurların üzerine mavi bir şal örttü. Bunu daha sonra; beşinci boyutun ve kendini ifadenin karşılığı ve bu hayat çabasının erişmek istediği düzey olduğuna yorumladık

Devamını oku “20 Nisan BAK performansı”

Rüyaların İyileştirici Gücü ve BAK

20.Nisan Cumartesi günü saat 15.00’de Taksim Tuva Sanat merkezinde Rüyaların İyileştirici Gücünü konuşacağız. Bekleriz

 

Bu Etkinliğin hemen önünde yine  Cumartesi 12.00 de Bir BAK (Birleşik Alan Kullanımı) performansı yapacağız. Merak ettiğiniz her ne varsa bu hafta düşünün ve sorularınızı alıp gelin. Daha  çok bilgi için Tuva Sanat – Berrin Yılmaz’dan bilgi alabilirsiniz.

 

Uzun bir aradan sonra….

İnsanın ne zaman ne fark edeceği belli olmuyor. Az önce eski bir ses kaydıma rastladım, katmanlar ve miktar arasındaki ilişkiye dairdi. O günü hatırladım. Karamürsel’de bir kafedeydim, Yiyecek sipariş etmiş önümde uzanan körfezi seyrediyordum. Yemek geldi fakat miktar olarak gözüme az geldi, sanki doymayacakmışım gibi bir his duydum. İşte o an “katmanlar” ile ilgili bir ayma yaşadım. Doyma duygum miktarla ilişkili değildi, o şeyin katmanlarına ne denli nüfuz edebileceğimle ilgiliydi! Her şey böyle işliyordu:)
Lineer mi çok boyutlu mu meselesine kadar gider bu katmanlar konusu 
Günaydınnn dostlar

*

Az sonra size anlatacaklarımı ister masal ister kehanet ister bir kişinin yüksek benliği ile teması isterseniz de yalan dolan olarak değerlendirin benim açımdan fark etmiyor ben kafamdaki sorunun cevabını merak ediyorum:
Kryon bir anlatısında, dünyadaki ilk canlılardan pleadesliler tarafından genetikleriyle bilimsel olarak uzun süren bir çalışma sonucunda insan ırkının ortaya çıkarıldığını öne sürmekteydi. İkinci aşama ise o güne kadar bu gezegene çeşitli hayvan ağaç vs bedenlere girmek suretiyle gelen ve mutlu mucuk yaşayan Siriusları bu yeni yapıtları olan insan bedenine davet etmek olmuştu. Fakat Siriuslular bu daveti çok uzun süre geri çevirdiler hattta sonunda Gönülsüzce kabul ettiklerinde dahi kendilerini ikiye bölerek yarılarını bir hayvan bedenine yarılarını bir insan bedenine adapte ettiler.
Şimdi gelelim benim 65000 pesoluk soruma 😀 Siriuslular neden bu geçiş için bunca gönülsüzdü?
(Gerçek bir sorudur hatta mümkün olsa bu soruyla bir BAK yapmak isterim)

*

İnsan bilinci karmaşıktır. Biliminizin İnsan bilincini fiziğin bir dalı olarak düşünebileceği bir gün gelecek. Bunun nedeni İnsan bilincinin bilinen lineer fiziğin kalıplarını veya hatta kuantum fiziğinin kalıplarını izlememesidir. Bilinç, yapısı olan senkronize bir enerjidir. (Sonunda keşfedeceğiniz gibi) Kuantum modellemeye sahiptir, ama mantık kuralları setine sahip değildir. Bunun yerine, bireysel İnsan Varlığının Akash’ından etkilenir. O karmaşıktır ve kendi gündemine, kendi kişiliğine ve iletişim kurma yeteneğine sahip olduğu bilinen tek senkronize ve eşevreli enerjidir. Demiş bir zamanlar Kryon
Ruh için de bir nevi enerji diye konuşulur. Yani normalde ruh deyince ben şöyle anlardım; bi sürü teknolojik aletin var o halde onu kullandığın sürece prize takmalısın! Eğer enerji kesilirse madde işlevsiz kalır. İnsanın bilincinin 3 bölümünden biri aumakuamız (yüksek benlik der batılılar) bizimle ruh arasında ilişki kurar. Yani anladığım kadarıyla ruh bizatihi içimizde değil. Ona bağlanacak bir enstrümana sahibiz. Ruh ise açık biçimde yaratıcı kaynak ile bağlıdır.
İçimize girdiği söylenen şeyin daha süptil bedenlerimiz(daha önce üretebilmişsek) olduğu söylenebilir belki! Duygu/rüya bedeni, Mental beden, ışık bedeni gibi. Bunlar fizik bedeni ölüp dünyanın toprağını oluşturmak üzere dönüşüme girdiğinde çıkıp kendi titreşim bölgelerine giderler.
Bu gün ne kadar gevezeyim, şaştım kaldım. Üstelik söylediklerimin hiçbiri hakkında emin değilim, kanıtım da yok.