Numerolojik olarak 8 sayısı ve kundalini -7

Önceki bölüm için tıklayınız

Numerolojide 8 sayısı, diğer sayılar arasında ayrı bir konuma sahiptir, geleneksel olarak 8, Samsara’nın tekerleğini (doğum ve ölüm) ve samsara ya da varoluşun sonucu olarak yaşanan ıstırabı gösterir. Fakat aynı sayı aynı zamanda aydınlanma veya nirvana anlamına gelir. Samsara nerede olursa olsun, nirvana doğal olarak bulunur, yani varoluş otomatik olarak kendi aydınlanmasını doğru zamanda bulur. Bu evrensel yasa 8 sayısı ile sembolize edilmiştir .

8 sayısı, sonsuz doğum ve ölüm döngüsünü simgeleyen iki daireden oluşur; varoluş ve aydınlanma. “Bir” tarafından yaratılan her şey dönüştürülür, yok edilir ve tekrar farklı biçimde yeniden yaratılır. Bu nedenle, 8 sayısının zıt yönleri, canlı varlıkların yaşamlarında görülür.

8 sayısının içsel anlamı derinden anlaşılmalıdır, tüm canlı varlıklar gerçekte hayırlı ve saftır, ancak ayrı kimliklerinin cehaleti ve bu cehaletin yarattığı sayısız nitelikler nedeniyle, zamanın başlangıcı, acı, neşe ve karışık niteliklere sahip varlıkların tezahürüne yol açmıştır. Eğer bir kişi içsel doğasını fark etmezse, acı çekmeyi bırakamaz. Bu gerçek, 8 numarasının insanlara fark ettirmeye çalıştığı şeydir. Bir acı ya da sefalet meydana geldiğinde, doğal bir mutluluk ve özgürlük de vardır. Doğal bir gücün bilgeliği sadece tefekkürle elde edilemez, bilge ustaların bilgisi, kutsal doktrinler ve meditasyon ve içgörü yoluyla dış etkilere ihtiyaç duyar (Gurdjieff ustanın söylediği, hapishaneden kaçmak için gerekli unsurları  anımsatıyor).

 

Meditasyonda, ruhsal enerji-kundalini yükselir ve insanın cehaletini ve milyonlarca yıldır izlenimleri olan zihnin kendi kendine yapılandırdığı niteliklerini yakar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Devamını oku “Numerolojik olarak 8 sayısı ve kundalini -7”

Kundalini Dönüşümü Nasıl Gerçekleşir? -2

“Kundalini hakkında her şey” yazı dizimize devam ediyorum. İlk bölüm için tıklayınız

Meditatif durumda olduğumuz ve enerjiyi zihnimizden uzaklaştırdığımız her seferinde, enerji kişilikten salınır. Kundalini dönüşümü, bu enerjiyi zihin ve bedende yeni bir yapıya dönüştürerek kendiliğinden ve bilinçli bir yaşam formuna yol açar. Meditasyon yapmaya devam ederken, kişiliğin yapısı yavaş yavaş çözülür ve zamanla hayatımız üzerinde daha az etkiye sahip olur. Kişiliğin tüm yapısını yeni yapıya dönüştürmek kademeli üstelik tamamlanması uzun yıllar sürüyor.

Sadece zihnimizi kullanmıyorsak onu yeniden düzenleyebiliriz. Kundalini enerjisinin vücudumuzdaki dağılımı, neye odaklandığımıza bağlıdır. Kişiliğin canlandırılmasına odaklanırsak, kişilik genişler ve enerji biriktirir. Eğer meditasyon yaparken  buna odaklanmazsak, o zaman kişilik, programlanmış formlardan enerjiyi serbest bırakarak azalır. Yapımızı değiştirmek için beyin değişmeli. Beyin organizasyonu, DNA’MIZI etkileyen yazılım talimatlarına benzer olan epigenoma benzer. Epigenom, DNA’NIZDA hangi genlerin aktive edildiğini belirler ve daha sonra beden ve zihin özelliklerimizi belirler. DNA’MIZI etkilemek ve gizli büyümeyi etkinleştirmek için yazılım talimatlarımızı değiştirmeliyiz. Serbest bırakılan enerji, beyni değiştirmek için gerekli olan yakıttır. Bunu dikkatlice okursanız, sessiz zihin durumlarının önemli olmasının iki nedeni olduğunu göreceksiniz; İlki, beyindeki enerjiyi serbest bırakmak, ikincisi beyindeki değişime izin vermek.

Yüksek benliğimiz zekidir, zihin ve sinir sisteminde bu değişiklikleri yapmak ve metamorfozu tamamlamak için ne yapacağını ta olarak bilir. Dönüşüm, her sessiz olduğumuzda (iç konuşmanın durdurulması!) kendiliğinden gerçekleşir. Sessiz olduğumuz yerde, beyin organizasyonu değişir, epigenom değişiklikleri ve DNA etkilenir. Yeni programlama yapıldıktan sonra, hücreler vücutta değiştirildikçe, vücuttaki yeni yapıyı fiziksel olarak yansıtırlar.

Kundalini dönüşümünün biyolojik yönü öncelikle merkezi sinir sisteminde yapılan değişikliklerdir. Merkezi sinir sisteminin, çift beyinden, sağ ve sol vücut yapısından uzakta tek bir beyin yapısına yeniden düzenlendiğine inanıyorum. Sinir sistemi yavaş yavaş sonsuz genişleyen fraktal desen gibi zihin ve vücutta dışarı dallanır ve vücudumuzu ışıkla doldurur. Sinir sisteminin genişlemesi, sinir ağında artan nöron sayısı nedeniyle vücut titreşimini arttırmaktadır. Yeni yapıyı yapmak için eski yapıyı kullanarak ters bir büyüme gibidir. Fiziksel görünüm dönüşüm sırasında çok az değişir, çünkü çoğunlukla merkezi sinir sisteminde değişiklikler yapar. Merkezi sinir sistemi ve beyin yeniden düzenlendikçe, vücut titreşimini arttırıyor. Bu tamamlandığında, vücut titreşimi, ışık gövdesini oluşturmak için son değişikliği tetikleyecek kadar yüksek olacaktır. Yeniden kablolama tamamlandıktan sonra fiziksel görünüm değişecek ve aydınlanmış yeni bir insan türü ile sonuçlanacak.

Tam Gelişmiş Kundalini Dönüşümü Nedir?

MERKEZİ SİNİR SİSTEMİ Merkezi sinir sisteminin omurilik (medulla spinalis) ve beyin (encephalon) olarak iki bölümü vardır.

Tam gelişmiş kundalini dönüşümü, kendini gerçekleştirme seviyesi veya titreşim seviyesi DNA’daki gizli  talimatları aktive edecek kadar yüksek olduğunda gerçekleşir. Tipik olarak, kişiliğin özünü çevreleyen duygusal enerji katmanını serbest bırakan üçüncü uyanıştan sonra olur. Bu tabaka bırakılmadıkça, kişiliğini daha fazla enerji harcayışı kesilmez ve meditatif derinleşme için gereken tasarrufu kuvvetle aktive etmez. Sessiz zihin ve sessiz olmayan zihin durumları arasında kristal berraklığı olduğunda, sessiz zihni sürdürme yeteneğimiz artar ve meditasyon derinleşir. Tam gelişmiş kundalini dönüşümünü tetiklemek, her meditasyon yaptığımızda kırk beş dakika sessiz zihin sürdürmek kolaylaşır. Bu uzun süreli sessiz zihin dönemleri, beyni derinden değiştirir ve titreşimimizi arttırır. Bu olay insan evriminin bir parçasıdır ve büyüyen bilincimiz tarafından tetiklenir.

Tam gelişmiş kundalini dönüşümü, vücudun her yerinde enerji devreleri arasındaki bağlantılarla başlar ve omurgada bir dizi reaksiyon ve enerjinin hızlı akışı hızlanır. Sinir sistemi yeniden düzenlenmesi yaklaşık bir hafta sürer. Bu, vücudun birkaç saat boyunca ciltte batma iğneleri ile uyuşan bölümleri ile karakterizedir. Her bölüm tamamlandıktan sonra, vücut kısmı boyut olarak genişler. Bu ayaklarda başlar ve alt vücudun her alanını içerecek şekilde yavaşça yukarı doğru hareket eder. Beyin yeniden kablolanırken, kafatasında uyuşma hissedilmez. Sinir sistemi yeniden düzenlenirken reaksiyon süreklidir ve normal(eski) performansı gerçekleştirmek zordur.

Önceki uyanış olaylarıyla karşılaştırıldığında farklı olan, tepkilerin tüm gece ve gündüz boyunca daha güçlü ve sürekli olmasıdır. Beyin yeniden düzenlendiğinde, karışıklığa neden olur ve uzun süren garip bir rüyada olmak gibidir. Başka bir şey yapmak zordur, bu yüzden pes ederiz, fakat süreci yüksek benlik devraldığı ve değişiklikleri düzenlediğinden ‘ ‘iyi ellerdeyiz’. Yüksek benlikten dönüşümün ilerlemesine yardımcı olacak  anlayışlar ve talimatlar almak yaygındır. Bilgileri hatırlayabilmemiz için not almak akıllıca olacaktır.

Tam gelişmiş kundalini dönüşümü, sessiz zihin durumunu sürdürene ve titreşimimiz DNA’yı aktive edecek kadar yüksek olana kadar başlamaz. Yüksek benlik asla hayatta kalmamızı tehdit edecek bir süreç başlatmaz.

MARY E. (BETSY) RABYOR’un Işık bedenimiz isimli kitabından özet tercümeler, kaynak belirtmeden kopyalamadığınız için teşekkürler (sa)

Devam edecek

Ha şimdi ne oldi?!

2018 yılına varabileceğimi bir gün olsun bile düşünmemiştim. Sonsuzca uzaklıkta görünüyordu hatta düşüncemde bile henüz varolmamıştı. Ben 15 yaşındayken yirmisini geçmiş olanların (her ne kadar yüzlerine söylemesem de) işinin bitmiş olduğunu düşünürdüm. Ciddiye alınmaya değmezlerdi!
O ve öncesi yıllarda (15 altı) kendimi bütünüyle dünyanın geçirdiği evreleri anlamaya adamıştım.Tek önemli şey buymuş gibiydi.
Ha şimdi ne oldi?!
2018 oldu! Buna inanmak da alışmak da zor.
Ne oldum değil ne olacağım diyeceksin.
Benim çocukluk evrem çok uzun sürdü. Sebebini bilmiyorum. Şöyle bir olay olmuştu (sanırım bunu bir kaç yerde söyledim ve yazdım umarım kimseleri sıkmamışımdır, en azından kendimi sıktığımı itiraf edeyim):
28 yaşındaydım, (çalışmaya başlayalı 9 yıl, evleneli 8 yıl,üniversite biteli ve annelik 7 yıl olmuş) ;İstanbul’dan iş seyahatinden dönüyordum. O zamanlar hava alanlarında ciddiye alınacak kitapçılar bulunurdu. Ben de Adana’da henüz bulamadığım bi şeyler var mı diye alana erken gider ve kitapçıda hayli vakit geçirir, taşıyabileceğim kadar kitap alırdım (önceliklerim için para mühim değildi).Ogün de öyle yaptım. Ağır ve büyük bir torbayla bekleme salonuna doğru giderken ki içim her zamanki gibi pır pır, hem beklerken ve uçakta, hem eve varınca tüm aldıklarımı defalarca elden geçireceğim sevip okşayacağım, hangisinden başlayacağıma karar vereceğim. Tam koltuğa bir adım kala birden bire aklıma beni dehşete düşüren bir fikir geldi: Benim hayatım Dünyadaki tüm kitapları okumaya yetmeyecekti! Bu ilk kez aklıma geldi ama Katrina kasırgası görmüş gibi zangır zangır titredim. Sanırım çocukluktan çıkışım orada böyle oldu.
*
Gurular en zor temizlenen bölümümüzün biyolojik yapimiz oldugunda hemfikirler. Yani bildigimiz tum yontemlerle zihinsel ve duygusal dongulerimizi notrlesek dahi bio memoryde kalanlar hic bi sekilde anlam veremeyecegin bi karmasada ha bire yeniden uyaniyorlar ve sonra insan soyle diyor: “yahu ne oluyor bana, özetlemelerimi yaptim, bütunlendim, bombosum da simdi ne oluyor, yoksa kendimi mi kandirdim?” Bu da kendinden suphe paterni olarak derhal çökertici bi etki yapiyor, oysa olay tamamen farkli, dogru seyleri yaptik, her sey fevkalade gidiyor, yalnizca sira fizik bedenin temizligine geldi, cunku aydinlanmis bedenli varlik olmaya niyetlendik! Malum tüm olanlar niyetimizi takip eder :)
Eger aydinlanip bu boyuttan cekip gidelim diye niyetlenseydik daha once belki yapmis olabilecegimiz gibi hic bi sorunla karsilasmadan ölüverecek/doguverecek tik (ki bir çok aydınlanan kişinin hemen ölüp gittiği söylenir). Fakat bizler niyetimizi revize ettik, artik bu boyutta ve bu bedende aydinlanip ozgurlesen varliklar olmak, Yeni Dünyayi kuranlardan olmak istiyoruz :) Ne istedigini unutma! Ya gerekeni yap ya da niyetini tekrar degistir. En kestirmeden kendime diyecegim budur frekanslar.
2014 günlükten

Beat Zen, Kurumlaşmış Zen ve Zen-devam

Önceki bölüm için tıklayınız

Suçluluk duygusu ve kaygı, oyunun gizliliğini devam ettirir.
Bir zen deyişi şöyle söyler: Satoriye (aydınlanma) ulaştığın o an, yapabileceğin tek şey iyi bir kahkaha atmaktır. Uyanış konuşmasından tıklayınız.

Doğayı nasıl algılayacağımızı bilsek, Tanrıyla doğa arasındaki çatlak anında yok olacaktı. Çünkü diye devam eder Watts; Onları ayrı şeylermiş gibi gösteren tözlerindeki farktan değil, yalnızca kafamızdaki yarıktan kaynaklanıyor.

Dalınç(kuan)/meditasyon, “sürekli şimdi”de ne olup bitiyorsa hepsini yoğun bilinçle izleyebilmektir. Dalınç, bir amaçla/bir şeyler elde etmek için yapıldığı zaman meditasyon olmaktan çıkar.

Her şey basitçe gösteriyor ki; sonuç odaklı edimlerimiz,doğal olanla halihazırda olan büyülü dansımızı çökertici etkendir. Numerolojide bu durum 4 sayısının dersine denk düşmekte, bunu hatırlayıp gözlem yapmak konuyu daha iyi anlamayı sağlayabilir. (Benim notum)

Cinsellik, insan yaşamının ayrı bir bölüğü değildir. Cinsellik insan yaşamının gerekli kıldığı her türlü ilişki üzerine ışığını saçar. İnsanın doğayla olan ilişkilerinde özel bir tutum ya da düzeydir. Cinselliğin verdiği tat zaten yaşamın içinde var olup da genellikle bastırdığımız “yaşamın tadıyla” içtenlikli bir ilişki kurmaktan başka bir şey değildir. Bu tat, bizim genellikle gerçekleştiremediğimiz “dünyayla özdeşliğimizden kaynaklanmaktadır.

Beyaz bulutlarla kızıl ağaçlıklar arasında
Büyük sükunun türküsünü çağırarak bir ağızdan,
Yaşayalım birlikte.
Çin şiiri

*

O sonsuz kaynak; hani olmadığınız rolünü oynadığınız, sıradan günlük bilinç denilen deneyimin içinde. Saklambaç oyunu :) Alan Watts!ın sesinden dinlemek için tıklayınız.

*

Evrenden farklı olduğun hipotezinde bulunduğun an, ondan üstün olmak istersin!
Ben ve diğerleri, ön ve arka gibidir. Bunu anlamadığın sürece sürekli rekabet etmen kaçınılmaz.

Devamını oku “Beat Zen, Kurumlaşmış Zen ve Zen-devam”

Siz de Birdman’i yeni izleyenlerden misiniz?

Aslında dün gece izledim ama uyudum uyandım halen izlemeye devam ediyor gibiyim. Filmi izledikten sonra Oscar öncesi yerli yabancı film eleştirmenlerinden dinlediğim hararetli tartışmalar zihnimde yüzeye çıktılar. Gerçekten de bu film bazıları için yüzeysel bazıları için çok katmanlı denebilecek, bazılarının sinir olacağı ve birilerinin bayılacağı tarzda insan ana yapısının tezat çeşitliliğinin yansıması gibi görünüyor.
Bana göre film, Amerikanın kendi üzerinden tüm dünyaya ve hatta fırsatını bulursa uzaya pazarladığı büyük amerikan rüyasının çöküşünü anlatıyor. Bu açıdan bakıldığında filmde -uzunluk açısından-büyük bir rolü olmayan Edward Norton’un neden bulunuyor oluşu da tesadüf değil sanki; çünkü film Dövüş Kulübünün bir başka, iletişim çağı versiyonu gibi görülebilir.
Oyunculuklar mükemmel. Tipik hızlı akış, Amerikan tarzına alışık olmayanları serseme çevirecek düzeyde. Eğer filmin repliklerini duymazdan gelirseniz kullanılan simgeler hemen hemen aynı şeyleri çok daha derin düzeyde ortaya koyacaklardır, öylesine etkin ve bol kullanılmış. Eminim ki bunların bir kısmı yönetmenin senaristin bilgisi dahilindedir ama daha çoğu bilinçsizce bu filmin içine sızmışlardır. -Küçük bir not: Amerikan Tanrılarını okumayan kalmasın.-  Ben bunu kendi yazdığım kitaplarda net olarak görüyorum, planlamadığım ve bilinçli yapmadığım o kadar çok şey-simge ve anlam doluşuyor ki içeri, o artık nerdeyse benim diyerek sahipleneceğim kişisel bir yaratım olmaktan çıkıyor.
Tabi ki filme sıradan bir seyirci olarak bakıyorum, eleştirmenlerin kıstası nelerdir bilmiyorum, öğrenmek de istemiyorum. Cahil kalıp filmin havasının ezici bir şekilde üzerime yüklenmesini ve beni bilmediğim bir hale sürüklemesini isterim. İşte ben böyle seyrederim ve okurum.
Bu film hakkında söylenecek çok şey olduğunun farkındayım ama filmin başarısına bakın ki, onlar ayrışmaya direniyorlar! Kafamın içinde kaotik bir gümbürdeme, şiddetli bir fırtına olarak kalmak istiyorlar.
Bu cümleden olarak Birdman, 4 oscarı hakkıyla almış diyebilirim.

Bazı kişilerce iddia edildiği yeni amerikan rüyasında (evrilmeye çalışılan) kötü niyet var mı emin değilim, tabi ki yerliler ve afrika kökenlilere yapılan soy kırım ile ilişkilendiriyorsunuz bu rüyayı ancak ben bunun tek elden çıktığını sanmıyorum, böyle bir iz bulamadım. Yeni Dünya dini olarak Amerika tarafından dünyaya tanıtılan ve pazarlanan paketin içinde bize sunulan bir çok seçenek var; uzaylılar, eski ırklar, doğu dinleri, Atlantis, Lemurya ve kökeni, sağlık, mutluluk, kuantum düşünce, çok boyutluluk, özgürlük, aydınlanma(!) vs vs… Hepsi de bilimsel dile tercüme edilmiş, revize edilmiş Hristiyanlık çerçevesi içinde sunuluyor, hatta öyle ki buna şamanlık, Mevlana ve tasavvuf filan bile dahil edilmiş. Bu arada spiritüalizm akımı bu reçetenin en başında yer alıyor ve bilimsel terminoloji ile harmanlanıyor. Bu durumu kötülediğim sanılmasın, sadece tarafsızca gözlüyorum, hoşuma gidenleri kendi öznel gerçekliğim yapıyorum
Bu arada ben herhangi bir dinden olunabileceğini de sanmıyorum çünkü herkesin kendine özgü tek kişilik bir dini olduğu ve zaten tanrının bu çeşitliliğin getireceği bilinç artışına talip olduğunu sanıyorum.
İkinci not: Geçen gün de Boyhood’u seyretmiştim ve onun neden Birdmanle yarışamadığını da anlamış oldum. Boyhood bir klasik olarak 100 yıl sonra da amerikalılarca ve onları merak edenlerce izlenecek ama Birdman muhtemelen  tıpkı Dövüş kulubü gibi kısa sürede unutulmaya çabalanacak, aksi takdirde yaşamaya devam edemezsin o amerikan rüyasının devasa çöplüğü içinde.
Üçüncü not: Tansiyonun yükseldiği de belli, dövüş kulübünde kendini acımasızca dövmeye başlayan insanlar Birdman’de artık kendini öldürüyor ve böylece kurtuluyor, uçup gidiyor!