Güvencesizlikteki Bilgelik

Alan Watts’ın Güvencesizlikteki Bilgelik kitabından alıntılar ve kısa eklemelerim:

Bu tipik bir insan sorunudur hem de tüm sorunların ana aksıdır: şu anı bozan şeyler; anıların ve beklentilerin gücü çoğu insan için öylesine önemlidir ki geçmiş ve gelecek şu andan daha gerçektir! Onlara göre geçmiş aydınlatılmadıkça ve gelecek umutla ışıldamadıkça, şu anın tadına varılamaz. İnsanlar adeta kendilerine ceza vermişlerdir düşünmeden ve çoğu kez bunun farkında da değillerdir. Masaldaki bir cadının laneti bu durumun yanında okşama gibi kalır.

Devamını oku “Güvencesizlikteki Bilgelik”

Beat Zen, Kurumlaşmış Zen ve Zen-devam

Önceki bölüm için tıklayınız

Suçluluk duygusu ve kaygı, oyunun gizliliğini devam ettirir.
Bir zen deyişi şöyle söyler: Satoriye (aydınlanma) ulaştığın o an, yapabileceğin tek şey iyi bir kahkaha atmaktır. Uyanış konuşmasından tıklayınız.

Doğayı nasıl algılayacağımızı bilsek, Tanrıyla doğa arasındaki çatlak anında yok olacaktı. Çünkü diye devam eder Watts; Onları ayrı şeylermiş gibi gösteren tözlerindeki farktan değil, yalnızca kafamızdaki yarıktan kaynaklanıyor.

Dalınç(kuan)/meditasyon, “sürekli şimdi”de ne olup bitiyorsa hepsini yoğun bilinçle izleyebilmektir. Dalınç, bir amaçla/bir şeyler elde etmek için yapıldığı zaman meditasyon olmaktan çıkar.

Her şey basitçe gösteriyor ki; sonuç odaklı edimlerimiz,doğal olanla halihazırda olan büyülü dansımızı çökertici etkendir. Numerolojide bu durum 4 sayısının dersine denk düşmekte, bunu hatırlayıp gözlem yapmak konuyu daha iyi anlamayı sağlayabilir. (Benim notum)

Cinsellik, insan yaşamının ayrı bir bölüğü değildir. Cinsellik insan yaşamının gerekli kıldığı her türlü ilişki üzerine ışığını saçar. İnsanın doğayla olan ilişkilerinde özel bir tutum ya da düzeydir. Cinselliğin verdiği tat zaten yaşamın içinde var olup da genellikle bastırdığımız “yaşamın tadıyla” içtenlikli bir ilişki kurmaktan başka bir şey değildir. Bu tat, bizim genellikle gerçekleştiremediğimiz “dünyayla özdeşliğimizden kaynaklanmaktadır.

Beyaz bulutlarla kızıl ağaçlıklar arasında
Büyük sükunun türküsünü çağırarak bir ağızdan,
Yaşayalım birlikte.
Çin şiiri

*

O sonsuz kaynak; hani olmadığınız rolünü oynadığınız, sıradan günlük bilinç denilen deneyimin içinde. Saklambaç oyunu :) Alan Watts!ın sesinden dinlemek için tıklayınız.

*

Evrenden farklı olduğun hipotezinde bulunduğun an, ondan üstün olmak istersin!
Ben ve diğerleri, ön ve arka gibidir. Bunu anlamadığın sürece sürekli rekabet etmen kaçınılmaz.

Devamını oku “Beat Zen, Kurumlaşmış Zen ve Zen-devam”

Kız Kral ve diğerleri

The Girl King

Descartes’in fikirlerinden esinlenerek ülkesini yönetmeye çalışan İsveç Kraliçesi Kristina’nın gerçek hayatından uyarlanan bir yapıt. İsveç Kraliçesi Kristina 6 yaşındayken tahta çıkmıştır. Büyüdükçe bir yandan ülkesindeki muhafazakar düşünceyi değiştirmek için reformlar yapmaya çalışırken, bir yandan da özel hayatını yaşamasına izin vermeyen toplumsal baskıya karşı direnmek durumunda kalır.
İlginç bir kesit gösteriyor bize yönetmen. Descartes lı sahneler özellikle ilgini çekti; kraliçenin ve asılzadelerin huzurunda bir cesedin kafatasını kesip pineal bezini çıkardı ve onlara ruh ve maddenin birleştiği organ olarak takdim etti! Film pineal bezinin mucidi olarak descartes’ı prezante ediyor! Ne derece gerçeği yansıtıyor bilmiyorum

*

Hail, Caesar (Yüce Sezar)

Bence çok güzel bir film olmuş. Eleştirmenler ne demiş umurumda değil. Fakat (eyvah!) filmin ilk yarım saatini, boynu bükülü sessizce duran bir tomurcuğun aniden sarsılarak açılmasını bekler gibi beklemelisiniz. Biraz sabır çünkü ödül güzel geliyor. Ben çok güldüm bu filmde. Evet güldürüyor ama kolay yola kaçıp bel altına vurduğu için değil hatta orta ölçekli bir seçimle duygu sömürüsü yaparak da değil, gri hücrelerinizi harekete geçirerek güldürüyor. Bu çok nadir oluyor, ya da bana rastlamıyordu ama artık oluyor işte 🙂
Hele Simenon’un müfettiş Maigret’sini andıran tipiyle şu sinema yapımcısının rol tanımı müthiş, açıklaması hem zor hem gülünç. Coen kardeşleri kutlamak lazım.
İzlemeyenlere mutlaka öneriyorum. Ha bir de kızıl yıldızlı denizaltının sudan çıktığı dolunayda çalan müzik! bir “oh mon dieu” da benden Yazarken bile hala gülüyorum. Aradım buldum Soundtrack 25 Echelon’s Song, The Red Army Choir, Tıklayınız
*
 3 Nesil -3 generations
Kız olarak dünyaya gelen Ray, çocukluğundan beri erkeksi özellikler gösterir ve gençlik döneminde de cinsiyet değiştirmeye karar verir. Yıllardır erkek çocuğu gibi yaşayan Ray, artık hormon tedavisi olmaya hazırdır. Ancak tedavinin başlaması için ailesinin yasal izni gerekmektedir. Ray’in bekar annesi Maggie, Ray’in biyolojik babasından yasal izin almak için onu bulmaya çalışır. Ray’in lezbiyen büyükannesi Dolly ise artık erkek bir torunu olduğunu kabul etmekte zorlanır. Güçlü bir aile olup, birbirlerini anlamak için herkes kendi kimliğiyle yüzleşmeye ve değişimleri kabullenmeye çalışır.
New York’ta yaşayan bir ailenin üç kuşağının karışık ve dokunaklı öyküsünün anlatıldığı filmin başrollerinde Elle Fanning, Naomi Watts ve Susan Sarandon yer alıyor.
Türünü komedi dram olarak vermişler filmin, belki de öyledir. Filmde bu işin neden başlarına geldiğine dair yönetmenin bir fikri olmadığını ve çözümü seyircilere bıraktığını anladım ben. Bırak dağınık kalsın durumu olmuş sanki.
Bu hafta dört kitabı birden okuduğumdan hiç biri bitmedi, bittikçe söz edeceğim. Beat Zen, Kurumlaşmış Zen ve Zen hakkında bi şeyler paylaşmıştım isterseniz tıklayınız. Daha çok kendim için hatırlatma notları bunlar biliyorsunuz 🙂

Beat Zen, Kurumlaşmış Zen ve Zen

Kötü yönetimi içermeyen iyi yönetimi getirebileceklerini, yanlışı içermeyen doğruyu bulabileceklerini sananlar, evrenin temel ilkelerinden haberi olmayanlardır.
Chuang-Tzu

“İşte ruhun maddeden, bilincin bilinçdışından acımasızca kopartılıp bölündüğü bir kültürden, herşeyi bir bütünlük içinde gören, insana en derin noktasına kadar huzur veren, içini esenlikle dolduran bir dünya görüşüne…

Çağımızın en özgün, en kural dışı filozofu olarak ün yapan Alan Watts (1996-1973) “altmışlı”, “yetmişli” yıllarda gençlik akımlarının putlaştırıldığı bir öncüydü. Özellikle Zenn Budizm ve Taoculuk ve genellikle Hint ve Çin felsefelerinin bir yorumcusu olarak bilinen Watts, bir yandan da Doğu Kültürüyle Batının karşılaştırmasını yapıp yepyeni özgün sonuçlara varan bir filozoftu.Belkide ona bilge demek daha doğru olur…

Watts denemelerinde gözlerimizin önünde durup da şimdiye kadar gözardı ettiğimiz gerçeklere gözlerimizi açmaya çalışıyor ama bunu asık suratlı bir ciddiyetle değil de gülerek, kahkahalar atarak yapıyor. Bu kitapta bir araya getirilmiş altı deneme arasında okuyucu ünlü “Beat Zen. Kurumlaşmış Zen ve Zen” ve “Seks Yogası (Matihuna ve Taocu Sevişme) adlı denemeleri de bulacaktır. Kitap tanıtımından alıntıladığım bu kısa sunumdan sonra kendi alıntılarımı paylaşıyorum her zamanki gibi:

Bir başına varolan tek bir şey bile yok!
İyiliğe çok takılırsanız kötülüğün eli kulağına gider!
Ah bu amber ve gölgesi durumu… asa
Ne olduğum, ne olduğunuzla ilgili olarak tanımlanır.
Huna felsefesi de İLİŞKİ aracılığı ile anlar, anlatır ve şifaya aracılık yapar. Tıklayınız
Acilen her birimizin tüm evrenin kendisi olduğumuzu idrak etmemiz gerekiyor der Watts.
*

Devamını oku “Beat Zen, Kurumlaşmış Zen ve Zen”

Aşık Olma Hali

Gizemli bir içgörüye ulaşmak, büyük ölçüde önceden belirlenemezdir ve tıpkı aşık olmak gibi kaprisli ve keyfi, bu yüzden de çılgındır

Varolan herşey LUDERİ (oyun) anlamında bir yanılsamadır.
Kargaşa ile iyi(!) durum arasında salınmaktayız.
Ev bitirilince iskele sökülür, ortadan kaldırılır.
Öyleyse iskelelere niye takılıp kalalım.
Tüm bu şeyler bize birşeyler öğrettikten sonra basit bir şekilde ortadan kalkacak olan birer destek sapı olabilirler, der Watts

Devamını oku “Aşık Olma Hali”